Zina eden erkek veya kadına ceza uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekir. a) Zina eden erkeğin erginlik çağına ulaşmış olması gerekir. Ergin olmayan çocuğa had uygulanmaz. b) Zina edilen kadının da ergin veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaşta olması gerekir. Küçük kız çocuğu ile zina
Müminlerden hür ve iffetli kadınlarla, sizden önce kendilerine kitab verilenlerden (Hristiyanlardan ve Yahudilerden) hür ve iffetli kadınlarla, zina yapmamış ve gizli dostlar edinmemiş olduğunuz halde mehirlerini vermek suretiyle (evlenmeniz) size helâl kılındı.”(Mâide/5) Evli Olan Kadınlarla Nikâh Akdi Yapmak Haramdır
Zifaftanönce ve mehir belirlenmeksizin yapılan boşamanın dışındaki, boşanmalarda ise mut'a verilmesi müstehabtır. Mut'a nikahı; bir ücret karşılığında, belirli bir müddet bir kadınla nikahlanmaya denir. Bir kısım Şiî fakihin dışında, bütün İslâm bilginleri mut'a nikahının haram olduğunda ittifak etmişlerdir.
Aynışekilde evli birisinin hanımı zina edecek olursa, nikah fasid olmaz. Koca da zina edecek olursa, hanımı ile olan nikahı fasid olmaz. Bu açıklama ise ayet-i kerimenin mensuh olduğunu kabul etmeye binaendir. Ayetin muhkem olduğu da söylenmiştir, bu da ileride gelecektir. 3- Zina Eden Erkek ve Kadının Biribirleriyle Evlenmeleri:
Hocamöncelikle bu soruyu sormaya çekindiğimi bilmenizi isterim. Fakat bu soru kafama çok takıldı. Kocasını aldatan kadının nikahı düşer mi? Bu konuda bilgi verir misiniz? Cevap: Dinimizde Kocasını Aldatan Kadının Nikahı Düşer mi? Öncelikle bu durumda ki bir eş kendini gözden geçirmeli ve kedini eşinin yerine koymalıdır.
Vay Tiền Trả Góp Theo Tháng Chỉ Cần Cmnd Hỗ Trợ Nợ Xấu. SORU Evli bir erkek başka bir bayanla birlikte olursa eşiyle olan imam nikâhı bozulur mu, yani düşer mi? Tarih 14 Ağustos 2009 CEVAP Evli bir erkeğin nikâhsız olarak başka bir kadınla birlikte olması zinadır. Zina da büyük günahlardan biridir. Değil o işi yapmak, ona yaklaşmak bile haram kılınmıştır “ Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” İsrâ, 17/32 Erkek büyük bir günah işlemiştir; ama bu büyük günahın nikâhına bir zararı yoktur. Yaptığı bu kötü işten dolayı tevbe eder, Allah’tan bağışlanma diler, eşi de evliliğe devam etmek isterse yeni bir nikah kıymadan evliliklerine devam ederler.
atak1 ; Eşim beni başka bir; erkekle aldattı; bu durumda nikahımız düştümü? Tekrar nikah yapmamız gerekirmi..... Zinaya yaklaşmayın! O; hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur. İsra 32 Erkek ve Kadın ; Nikah kıyılıp evlendikten sonra kocasının nikahında iken; yabancı kocasından başka bir erkekle zina ederlerse ..... 1- Nikah bağı kopmaz. / Şeyh Hasan Karakaya Kopar 2- Erkek ben radıyım , karımı afv ettim, bir daha yapmayacak vs diyerek evli kalmaya devem etmek istese de evli kalamaz. / Kalır. Şeyh Hasan Karakaya Kadının zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemese de boşanmış olurlar, nikah düşer. Çünkü zinakar kadından Deyyus radı olur ve Deyyus Cennete giremez, cennete giremeyen kimse kâfirdir, kâfrin de nikahı olmaz. Şâhidler mevcud ise hadlerin uygulayabildiği İslam devletinde kadın recm edilir. Eğer erkek; kadının zina yapmasını şahidler üzerinde isbatlayamaz ise o zaman “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şâhid getirin. Eğer şahidlik ederlerse onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.” Nisa 15 "-Hanımlarına zina isnad edip de, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur. - Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. - Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi, - Beşinci defa da, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." Nur suresi 6 - 9. ayetler Bu ayetin tefsirinde şunlar açıklanmıştır Ayrıca karısının zina ettiğini iddia eden, bunu da ispat edemeyen bir erkeğe sopa vurup bırakmak problemi çözmez, bundan sonra aile hayatının düzenli yürümesi imkânsız hale gelir. Bu sebeble zina suçlaması kocadan gelirse farklı hüküm ve mueyyidelere ihtiyaç vardır, ilgili âyetler bu ihtiyaca cevab vermektedir. Ayrıca kazf suçu ile ilgili âyetler gelince birçok kimsenin zihninde sorular oluşmuş, bunu gelip Peygamber'e açmışlardır. Bu cümleden olarak Sa'd b. Ubâde "Yâ Rasûlallah, karımla bir erkeği yakaladığım zaman dört şahid bulacağım diye onları bırakır mıyım? Vallahi sorgusuz sualsiz kafasını uçururum!" demiş ve şu cevabı almıştır "Sa'd'ın kıskançlığı ve namusuna düşkünlüğü sizi şaşırtmasın, ben ondan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır" Buhârî, "Nikâh", 107; "Hudûd", 40 İbnu Mes'ud anlatıyor "Rasulullah işittim, şöyle diyordu "Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebebdendir ki, fevâhişin fahişenin çoğulu Fâhişe, gerek söz ve gerekse fiille icra edilen her çeşit çirkin fiildir açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebebdendir ki nefsini medhetmiştir." Buhârî, Nikâh 107, Tefsir, En'âm 7, Tefsir A'raf 1, Tevhid 15; Muslim, Tevbe 33, 2760; Tirmizî, Daâvât 97, 3520 Ebû Hurayra anlatıyor "Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Allah kıskançtır, mûmin de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mûminin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır." Buhârî, Nikâh107, Muslim, Tevbe 36, 2761; Tirmizî, Radâ 14, 1168 Hilâl b. Umeyye, Peygamberimize gelerek Şerik isimli birisi ile karısının zina ettiğini iddia etmiş, o da dört şahid getirmezse kendisine iftira cezası vereceğini bildirmişti, Hilâl, "Ey Allah'ın elçisi, bir kimse karısının üzerinde bir erkek görürse şahid arar mı?" diye savunma yapmışsa da Peygamberimiz "Ya dört şahid veya sırtına sopa" diyerek ısrar etmişti. Hilâl doğru söylediğini ifade ederek işi Allah'a bıraktı, O'nun vahiy ile durumu aydınlatacağı ümidini dile getirdi, arkasından da mulâane lânetleşme âyeti diye anılan âyetler geldi. Ebû Dâvûd, "Talâk", 27 Ashab-ı kiramdan Hilâl b. Umeyye hanımına zina isnadında bulununca Rasulullah dört şahidle bunu isbat etmesini, aksi halde zina iftirası cezası kazif uygulanacağını bildirdi. Bunu bir kaç defa daha tekrar etti. Hilâl b. Umeyye şöyle dedi "Ey Allah'ın Rasulu; bizden birimiz karısını bir erkekle zina halinde görüyor; delil istiyorsunuz. Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben doğru söylüyorum. Şuna inanıyorum ki, Allah, benim sırtımı bu dayaktan kurtaracak şeyi sana indirecektir" Buhârî, Şehâdât, 21, Tefsîru Sûre 24/3, Talâk, 28; Muslim, Liân, II; Ebû Dâvud, Talâk, 27; Ahmet b. Hanbel, Musned, I, 273, III, 142. Bu olay üzerine aşağıdaki "mulâane ayeti" indi. "Hanımlarına zina isnat edip de, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını diler. Kadının da kocasının yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa şahid tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında; kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler" Nûr, 6-9. Ayetin ilk uygulaması Hilâl ailesi üzerinde oldu. Peygamber, Hilâl'i çağırdı. Hilâl, doğru söylediğine dair, dört defa Allah'ı şahid tutup, beşincide, eğer yalan söylüyorsa, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını istedi. Sonra karısı getirtilerek, o da aynı şekilde yemin etti. Beşincide, eğer kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diledi. Allah'ın elçisi sonra onların arasını ayırdı. eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, 1250 H, VI, 268. Liân ayetinin Uveymir el-Aclânî ve zina isnadında bulunduğu hanımı hakkında indiği de rivayet edilmiştir. Ayetin hükmünün, önce Hilâl ailesine ikinci olarak da Uveymir ailesine uygulandığı görüşü daha sağlam görünmektedir. eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, VI, 268 Yalan ve iftirayı engellemek maksadıyla öngörülen manevî mueyyidelere ek olarak lânetleşmenin camide yapılması uygun görülmüş, böylece alenilik de sağlanmıştır. Aksini de câiz gören ictihadlar bulunmakla beraber mulâaneye, âyetteki sıraya göre önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın lâneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der. Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. Bazı ictihadlara göre ise tarafları hâkim karar vererek ayırır, evliliği sona erdirir. Mulâane yoluyla ayrılmış bulunan çiftin tekrar evliliğe dönmelerinin caiz olup olmadığı konusunda da farklı ictihadlar vardır. Dört ay veya daha fazla belirli bir zaman ile kayıtlı buluna i'lâ', bu sürenin sona ermesiyle hükümsüz kalır. Sadece talâk-ı bâin vaki' olur. Esbab-ı Nuzul ; Nur suresi 6 - tefsiri "Çoğu ulema, bir adamın kansının veya bir kocanın karısının zina etmesi halinde nikâhın fesh olmayacağı üzerine ittifak etmişlerdir. Zina, gerek zifaftan önce gerekse de sonra olsun nikâh fesh olunmaz. Çünkü erkeğin, kadın aleyhindeki zina davası kesinleşmemiştir. Eğer bununla nikâhın fesh olunması mümkün olursa, mucerred zina iddiasıyla rıda ile fesh olma durumunda olduğu gibi fesh olurdu. Çünkü bu hırsızlık gibi İslâm'dan çıkarmayıcı bir ma'siyet günahtır. Yâni zina yaptığını kadın itiraf etmiyor, sadece koca iddia ediyorsa Ancak lian durumunda fesh gerekli olur. Çünkü karşılıklı lânetleşmişlerdir. Ancak zina yaptığı sabit olmamıştır. Peygamber kadına kazf edene haddi vacib kılmıştır. Lian vaki olduğu zaman fesih de vaki olur. İmam Ahmed, erkeğin zina eden karısından ayrılmasının mustehab olduğunu söyler "Erkeğin böyle bir kadını nikâhı altında tutmasını hoş görmüyorum" demiştir. "Çünkü bu kadına yatağı ifsad edib etmeyeceği hususunda artık güven duyulmaz. Erkeğin olmayan bir çocuğu ona nisbet edebilir." İmam Ahmed, “koca bu durumda karısı üç âdet süresi temizlenmeden onunla cinsî ilişkide bulunmaz” demiştir. Daha önce geçen "Allah'a ve ahirat gününe iman eden bir kimseye kendi suyunun başkasının ekinini sulaması helâl olmaz." Tirmizî, Ruveyfi'den rivayet etmiştir. Hasen'dir. Yalnız "başkasının ekini" yerine "başkasının çocuğu" ifadesiyle rivayet edilmiştir. Ebu Dâvud "başkasının ekini" ifadesiyle rivayet etmiştir hadîsini delil olarak kabul eder. İbn Kudâme, el-Muğni, VI, 603 el-Muğni, VI, 603 vd Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C. 9, S. 121 Karısının zina yaptığına dâir dört şahid getiremeyen erkek, karısının zina yaptığını kanıtlayamadığından, nikahın feshi ancak liân ile meydana gelir. “İffetli kadınlara zina suçu atan, sonra dört şahid getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” Nur 4 Karısının kızının İslam hanımefendisine yakışmayan hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir Abdullah ibni Ömer şöyle dedi “Rasulullah şöyle buurdu Üç sınıf insana Allah cenneti haram kılmıştır 1 İçki mubtelası, 2 Anne ve babasına kötülük eden ve 3 Âilesinde fuhşa göz yuman deyyus’ buyurdu.” Ahmed Hanbel Musned 2/69, Albânî Sahihu’l-Cami 3533 Deyyus hakkında bir diğer hadis şöyledir "Üç sınıf insan cennete giremez. Bunlar; 1. Deyyûs, 2. Kadın olduğu halde erkeğe benzemeye özenen, 3. Ayyaş içki düşkünü, devamlı içki içen kimsedir." Ashâb-ı kiram "Yâ Rasûlallah, ayyaşın kim olduğunu anladık ama deyyûs kimdir?" dediler. Rasulullah "Ehl-i beytinin ev halkının yanına giren-çıkana aldırış etmeyendir." buyurdu. "Kadının erkekleşmesi nedir?" suâline ise; "Erkeklere benzemeye özenmesidir." diye cevap verdiler. Et-Terğîb ve't-Terhîb, 3/106-7 Ahmed bin Hanbel, Neseî ve Hâkim rivayet ettiler -ve Hâkim de bu rivayetin senedinin sahih olduğunu söylemiştir- ki; Rasûlullah şöyle buyurmuştur "Üç kişi vardır ki, ALLAH, onlara cenneti haram kılmıştır Devamlı içki içen, ana-babasına eziyet eden ve ailesinin fuhuş yapmasını onaylayan deyyus." Ahmed bin Hanbel Musned 2/63 Taberânî, sahih bir senedle rivayet etmiştir ki, Rasûlullah şöyle buyurmuştur "Üç kişi vardır ki ebediyyen cennete giremezler Deyyus, erkekleşen kadınlar ve devamlı içki içen." Dediler ki "Ey ALLAH´ın Rasulu! Devamlı içki içeni bildik. Peki ya deyyus nedir?" Buyurdu ki "Ailesinin yanına kimin girdiğine zina ettiğine aldırış etmez." Denildi ki "Erkekleşen kadınlar nedir?" Buyurdu ki "Erkeklere benzeyen kadındır." Taberâni Hafız Munzirî "Bu hadîsin senedinde geçen ravilerden cerhedilmiş bir kimsenin var olduğunu bilmiyorum" demiştir. 5839 - İbnu Ömer radıyallahu anhuma anlatıyor "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Üç kişi vardır, kıyâmet günü Allah onlara nazar etmez Anne ve babasının hukukuna riâyet etmeyen kimse, erkekleşen kadın ve deyyus kimse." Nesâî, Zekât 69, hadis no 5, 80 Sâlim b. Abdullah babasından naklederek şöyle demiştir. Rasûlullah şöyle buyurdu “Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onların yüzüne bakmaz 1- Anne babasına isyan edenler. 2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. 3- Eş ve ailesini kıskanmayan deyyus erkekler. Üç gurup daha vardır ki onlar da Cennete giremez 1- Ana babaya asi olanlar. 2- Devamlı içki içenler. 3- Verdiğini başa kakanlar. Nesai, Zekat, bab 69, hadis no 2515; Ahmed bin Hanbel , Musned 2539; İbn Mâce, Ticaret 30 Şeyh Hasan Karakaya Hanımının kendi iradesiyle zina yaptığını gördüğü / bildiği halde ondan radı olan, bu durumu içine sindiren, yukarıdaki hadis-i şeriflerde izah edildiği gibi kendisine cennetin haram kılındığı Deyyus'tur ki, cehennemlik kişinin nikahı da olmaz. 3- Erkek zina yaparsa nikah bağı kopmaz; fakat zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulayabildiği İslam devletinde erkek recm edilir. 4- Evli bir kadın zina yapmış ise; koca buna sebeb olduğu kadar "zinaya yaklaştıracak" tüm sebebler ; misal Kadının cinsi ihtiyacını gidermek ; işte çalışıyor ise iş ortamı, tesettürü, ve genel tedbirler alınarak zinaya ortam hazırlanmamalıdır. günahkardır. Eğer koca tüm fitnelere sebeb olacak önlemleri almış, buna rağmen kadın zina edebilmiş ise koca günahkar değildir. Şeyh Hasan Karakaya Fakat yine de evli kalamazlar. “Ey îman edenler! Gerek kendinizi, gerek âilenizi öyle bir ateşten koruyunuz ki, onun Ateşin yakacağı insanlar ve taştır.” Talak Suresi, 6 Rasullullâh şöyle buyurmuştur “Sizin üzerinizde onların Karılarınızın mâruf şekilde yiyecek ve giyecek hakları vardır.” Muslim Rasullullâh şöyle buyurmuştur "Erkek, ev halkının çobanıdır. Ve, güttüğü şeyden sorumludur. Buhari, Muslim Lisânul'arab'ta; kelimenin aslının yumuşatma, zelil kılma anlamına geldiği söylendikten sonra "deyyûs"un terim olarak, kendi ehli karısı ve yakınları için "kavvâd"lik yapan, yani başkalarının onlarla buluşmasına aracılık eden ve ehlini kıskanmayan kimse olduğu anlatılır "Deyyûs" ve "deybûs" gözü önünde başka erkeklerin mahramlerinin yanına girdiği kimsedir. Bu tavırla o, sanki nefsine bunu yumuşatmış, ikna etmiş ve onu zelil kılmış demektir. Yani kelimenin aslıyla irtibatı budur. İbn Manzûr, Lisânu'l-Arab, "De-ye-se" md. "Üç kimse vardır ki, Kıyâmet günü Allah onların tarafına bakmaz; Anne-Babasına âsî olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyûs" Nesâi, zekât 69; Ahmed N/134 Ibnu'l-Esîr de bu hadis hakkında "Cennet deyyûsa haram kılınmıştır." anlamında bir hadîs nakleder. Aynı hadîs Lisânu'l Arab'in yine işaret edilen maddesinde de vardır. Bu tariflerden sonra "deyyûs" kelimesinin "kavvâd" ile eş anlamlı olarak, çok ağır bir manaya gelen büyük bir hakaret sözü olduğu, ehlini bizzat namussuzluğa iten veya gitmelerine göz yuman anlamı taşıdığı anlaşılmış oldu. “Bir kadın . Ömer geliyor. Ömer in yanında Kâb Bin Suur vardı. Kadın Ya Emire'l Mûminin! Benim kocam gündüz oruç tutar, gece ibadet yapar ve ben onu, şikayet etmeyi iyi görmüyorum. Ömer senin kocan ne güzel adamdır’ diyor. Kadın, bu sözünü defalarca tekrarlıyor ve Ömer ilk sözünden fazla bir şey ilave etmiyor. Ömer yanında bulunan Kâb diyor ki Ya Emîre'l Mu’minin! bu kadın, döşeğinden kocasının kaçtığını veya gelmediğini şikayet ediyor. Bunun üzerine Ömer bu kadının sözünün işaretini anladığın gibi, karı ile koca arasında hükmü sen ver diyor. Erkek, ibâdete teşvik eden âyetlerin tesiriyle ibadete devam ettiğini ve karısı da bu sebebten şikayetçi olduğunu söylüyor. Kâb kadının ve erkeğin ifadelerini dinledikten sonra şöyle demiştir “Şubhesiz bu kadının senin üzerinde hakkı vardır, ey adam! Bu kadının her dört günde bir nasibi vardır. Ey akıl sahibi adam! “Binaenaleyh bu kadının hakkını böylece yerine getir ve kendindeki hakkı olan karını ihmal hastalığını bırak!” Bunun üzerine Ömer Bu hükmü nereden çıkardın? diye Kâb’e soruyor! Kâb Allah’u Teâla hür olan erkek için dört kadın olmasını mubah kılmıştır. Binâenaleyh her kadının her dört günde bir gün bir gece hakkı vardır. Bu hüküm karşısında Ömer Hayret ediyor ve Kâb’ı Basra Hâkimi olarak tayin ediyor. Aynul İlim, C. 1, Sf 240 Sonuç olarak; "Evli olduğu halde iken zina eden kadının kadın zina ettiğini itiraf etmesi yada zina olayını 4 şahidin alenen görmesi nikahı muctehidlerce "koca kabul ediyor ve kadın tevbe ediyor ise nikah devam eder" demekdir; Yukarıda zikrettiğimiz delillerinin neticesinde zina eden kadının nikahının kopacağı görüşü "yani açıklanan delillerle koca karısının zina etmesine ; tevbe etti çok pişman oldu, çok seviyorum ben razıyım vs. diyerek evli kalmaya devam etmek istesede nikah düşer" diyen Şeyh Hasan Karakaya görüşü şaz kalmaktadır." Zira Deyyusun cennete giremeyeceği, cennetin kokusunu alamayacaklar gibi hadisleri islam âlimleri iki şekilde açıklamaktadırlar. 1. Bu hadisler birer tehdittirler ve sakındırmayı içerirler. 2. Cennete giremezlerin mânası Allah afv etmedikçe cennete giremezler demektir. İslam âlimleri bunu söylerlerken Nisâ suresi 48. ve 116. âyetin delaletine göre hareket ederler. Çünkü o âyetlerde, Allah'ın şirki afv etmeyeceğini, şirkin altındaki günahları ise dilediği için afv edeceği beyan ediliyor. Bir başka meselede yine bunların hiç cennete giremeyeceği anlamında değildir. Günahlarının cezasını çekmeden cennete giremezler anlamındadır. Çünkü hiç bir mûmin cehennemde ebedî kalmayacaktır. Cezasını çektikten sonra cennete girecektir ki kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kişilerin cehennemden çıkarılıp cennete konacağı ile ilgili bir çok hadis vardır. Cehennemlik olanların nikahı yoktur diye bir kaide yoktur. Zina ayrı şeydir nikahı düşürüp düşürmemesi ayrı şeydir . Had uygulanması ise; Kadının bizzat itirafı veya 4 şahidin hakim kadı huzurunda hazır bulunmasıyla İslam kanunlarının uygulandığı Dârul İslamda mümkün olur. İslam devleti olmadığından şeriat kanunlarını reddeden tağuti ülkelerde hadler uygulanamadığından diğer had gerektiren günahlar gibi cezası ahirete kalmaktadır. Eğer kadın itiraf etmiyor ve koca zina olayından şubhelenerek mahkemeye başvuruyor ise "şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur" Nisa 15; Nur 6 ayetiyle iki taraf lian hükmü gereğince önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der. Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. ali_1405;195660' Alıntı Esselâmu aleykum verdiğiniz bu ilmi bilgilerden dolayı razı istediğim bir husus sebebini ve delilini öğrenmek istediğim için soruyorum;Evliyken zina yapanın erkek olması halinde nikahın devam edeceği fakat kadın olması durumunda ise kadının namus olduğu bilgisinden yola çıkarak bu nikah bağının kopacağı konusundaki kaynaklarınızı belirtebilir misiniz ya da buna sebep olan kadının namusu ve erkeğin namusu farkı gibi konuların delillerini sunabilir misiniz?Allah şimdiden razı "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi kimse görmese de namuslarını koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve bunlarla yola gelmezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür." Nisa 34 "Zina eden erkek, ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu tür evlilikler mu'minlere yasaklanmıştır." Nur 3 Bu ayetin nuzul sebebi Mersed b. Ebi Mersed adında biri Mekke'den Medine'ye bazı esirler taşıyordu Esirlerden maksat, kendi imkânları ile hicret edemeyen ve muşrikler tarafından Mekke'de alıkonulan güçsüz mu'minler olabilir. Mekke'de Inak adında bir fahişe vardı. Bu kadın Mersed'in dostuydu. Mersed Mekke'de bir esire, kendisini Medine'ye taşımaya söz vermişti. Mersed diyor ki, mehtaplı bir gecede Mekke'deki duvarlardan birinin gölgesine gelmiştim. O sırada Inak geldi ve duvarın dibindeki karartıyı farketti. Biraz daha yaklaşınca beni tanıdı. "Sen Mersed misin?" dedi. "Evet" dedim. "Merhaba, hoş geldin, haydi geceyi bizde geçirelim" dedi. Ben de "ey Inak, Allah zinayı haram etti" dedim. Bunun üzerine "Ey çadırdakiler, bu adam esirlerinizi kaçırıyor" diye bağırdı. Sekiz adam peşime düştü. Ben bir bahçeye girdim, bir mağara veya oyuk karşıma çıktı. Ben de girdim. Beni kovalayanlar da geldiler, hatta başımda dikildiler. Sonra üstüme işediler, sidikleri başıma dökülüyordu. Fakat yüce Allah beni görmelerine engel oldu. Sonra geri döndüler. Ben de arkadaşımın yanma döndüm ve onu götürdüm. Ağır birisiydi Izhır denilen yere gelince iplerini çözdüm. Nihayet onun da yardımıyla kendisini Medine'ye getirebildim. Daha sonra Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- yanına gidip "Ya Rasulullah Inak'ı nikahlayayım mı?" dedim. Bu soruyu iki defa sordum. Rasulullah sustu ve herhangi bir şey söylemedi. Sonra şu ayet indi "Zina eden erkek, ancak zina eden ya dâ Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu tür evlilikler mu'minlere yasaklanmıştır." Bunun üzerine Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- "Zina eden bir erkek ancak zina eden veya muşrik olan bir kadınla evlenebilir. Onunla evlenme" buyurdu. Ebu Davud, Nesai ve Tumizi rivayet etmişlerdir "-Hanımlarına zina isnad edip te, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur. - Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. - Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi, - Beşinci defa da, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." Nur suresi 6 - 9. ayetler "Hanımlarına zina isnad edenler"den bahseden ayetlerde, "kocalarına zina isnad edenler" diye bir ayet inmemiştir. Bu kocalar zina yaparsa normaldir, haram değildir anlamına gelmemektedir. Fakat aşağıdaki hadisi okuduğumuzda bunun illetini ve hukmunu görmüş oluyoruz. Karısının Zina yaptığına şahid olmasına rağmen veya kadının itiraf edederk, gerekirse pişmanlığını belirtsede 4 şahid bulamayan koca, karısını boşamak için lanetleşiyor ve "eğer ben bunu nikâhımda tutacak olursam buna zulmetmiş olurum." diyerek boşuyor ise; Karısının zina yaptığını bilen, karısı itiraf eden bir adam, karısını hala ben nikahta tutuyorum demesi hem zulum, hem de hadisde geçtiği gibi deyyusluktur! Sehl bin Sa'd diyor ki "Uveymir adında bir kişi, Adan oğullarının efendisi olan Âsim geldi ve ona, "Karısını başka bir erkekle yakalayan bir kişi için ne diyorsunuz? O onu öldürür siz de onu öldürür müsünüz? Yoksa ne yaparsınız? Bu meseleyi benim için Rasulullah'tan sor." dedi. Âsim, Rasulullah'a geldi ve ona "Ey Allah'ın Rasulu" dedi. Rasulullah, kendisine mesele sorulmasını hoş karşılamadı. Uveymir ise Âsım'a gelip meselenin ne olduğunu sordu. Âsim da "Rasulullah, meselenin kendisine sorulmasını hoş karşılamadı ve bunu ayıpladı." dedi. Uveymir "Allaha yemin olsun ki ben bunu Rasulullah'a sormaktan vazgeçmem." dedi. Ve Rasulullah'a gelip "Ey Allah'ın Rasulu, bir erkek, karısını başka bir erkekle yakalarsa ne yapmalıdır?" O, o erkeği öldürür siz de onu mu öldürürsünüz? Yoksa ne yapmalıdır?" dedi. Rasulullah "Allah senin hakkında da eşin hakkında da âyet indirdi." dedi ve Allah, Kur'an-ı Kerim'de isimlendirdiği şekilde "Mulaane" yapmalarını emretti." Erkek, kadınıyla Mulaane yaptı ve sonra "Ey Allahın Rasulu, eğer ben bunu nikâhımda tutacak olursam buna zulmetmiş iftira atmış olurum." dedi ve kadını boşadı. Bu boşama, bundan sonra yapılan "Mulaane"ler için ömek uygulama oldu. Buhari, K. tefsir el-Kur'an, sure 24, bab l ; Fethu'l Bari C. 9 - 10 s. 595 , 394-395 , Hadis No4745 - 5259 Taberi tefsiri Nur suresi 6-10. Ayet tefsirleri Denildiğine göre daha önce geçen ve muhsan hanımlara zina iftirasında bulunan kimseler hakkındaki âyet-i kerîme nazil olunca ve bu âyet zahiri itibariyle gerek kocaları, gerekse de başkalarını kapsadığından dolayı Sa'd b. Muâz dedi ki; "Ey Allah'ın Rasûlu! Ben hanımımla birlikte bir adamı göreceğim de gidip dört şahid getirinceye kadar ona muhlet vereceğim öyle mi? Allah'a yemin ederim korkutmak maksadıyla kılıcın eniyte değil de keskin tarafıyla öldürmek kastıyla vururum". Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu "Siz Sa'd'ın bu derece kıskançlığına hayret mi ediyorsunuz? Elbette -ki ben ondan daha kıskancım, yüce Allah ise benden de kıskançtır. " Buharî, Hudûd 40, Tevhid 20; Muslim, Liân İĞ, 17; Dârimî, Nikâh 37; Musned, IV, sözü geçen bu şahıs, Sad b. Muâz değil, Sa'd b. Ubâde'dir Sâ'd'in söylediği sözler ile ilgili farklı rivayetler gelmiş ise de manaları buna yakındır. Daha sonra da Hilal b. Umeyye el-Vâkifî geldi ve hanımının Şerik b. Sahmâ el-Belevî ile -belirttiğimiz üzere- zina ettiğini ileri sürdü. Peygamber ona kazf haddi vurmayı kararlaştırdı ise de bunun üzerine bu âyet-i kerîmeler nazil oldu. Rasulullah onları mescidde bir araya getirdi ve lanetleştiler. Beşinci şahidlik esnasında kadın kendisine öğütler verilip de Eğer yalan söylüyor isen artık bu, ilâhî azabı gerektirecek bir ifadedir denilince, tereddut etti. Sonra da Ben bu günden itibaren artık kavmimi rezil edemem dedi ve lanetleşmeyi tamamladı. Rasûlullah da onları "birbirinden ayırdı". Daha sonra o kadın -istenilmeyen vasıflarda- teni siyah, beyaza çalan deveyi andıran bir çocuk doğurdu. Bundan sonra bu oğlu Mısır'a emir oldu ve babasının kim olduğunu bilmiyordu. Yine Uveymir b. Eşkar el-Aclânî gelerek hanımının zina ettiğini ileri sürdü ve lanetleşti. Meşhur olan ise Hilal'in başından geçen olayın daha önce meydana geldiği ve âyetin nüzul sebebini teşkil ettiğidir. Bir görüşe göre de Uveymir b. Eşkar'ın başından geçen olay daha önce olmuştur. Bu da hadis imamlarının rivayet ettikleri meşhur bir hadistir. Uveymir h. Eşkan el-Adânî'nin başından geçen bu olaya dair rivayetler için bk. Buhârî, Tefsir 24. sûre 1T Talak 4, 29, hisâm 5; Muslim, Liân 1; Ebu Dâuûd, Talâk 27; Nesâi, Talak 7, 35; İbn Mâce, Talâk 27; Dârimî, Nikâh 39; Muvatta', Talâk 34; Musned,v, 334, 336, 337 Ebu Abdullah b. Ebi Sufra dedi ki Doğru olan hanımının zina ettiğini ileri süren Uveymir olduğudur. El cami'u li Ahkami'l Kur'an, Kurtubi Tefsiri Nur suresi 3-10 ayetler tefsiri Bir adam evine girdiğinde karısı veya mahremi olan bir kadınla bir erkeği zina ederken bulup adamı öldürse, bu onun için helâldir ve onun hakkında kısas gerekmez. ed-Durru'l-Muhtâr, III, 197, V, 397 Bu aynı zamanda Hanbelî, Şafiî ve Maliki'lerin de görüşüdür. el-Muğnî, VIII, 332; el-Muhezzeb, II, 225; eş-Şerhu'l Kebîr, IV, 357. Kadın da kendi isteği ile zina etmiş ise, Hanefî ve Hanbeli'lere göre koca, her ikisini de öldürebilir. Eğer yabancı erkek kadını zinaya zorlamışsa ve bağırmak, vurmak gibi bir yolla kurtulma imkânı da bulunmuyorsa, kadının adamı öldürme hakkı vardır. Adamın kanı hederdir, o yüzden bir ceza gerekmez. Bir adamı kendisine helâl olmayan bir kadına tecavüze çalışırken yakalayan kişi, bağırmak, vurmak gibi silahtan daha hafif bir şeyle vazgeçiremeyeceğini bildiği takdirde öldürebilir. Ama bu gibi bir yolla vazgeçecek olsa artık onu öldürmek helâl değildir. İslam Fıkhı, Vehbe Zuhayli, c. 8, s. 16 Rasullullâh şöyle buyurmuştur "Erkek, ev halkının çobanıdır. Ve, güttüğü şeyden sorumludur. Buhari, Muslim İlgili Konu Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu İlmi Konu - Bekarken Zina Ettiğini Kocasından Gizleyen Kadının Durumu Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki İlmi Konu - Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki Soruya Cevab GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI İlmi Konu - Günahtan Tevbenin Şartları Soruya Cevab
İstanbul’dan bir okuyucumuz “Evli erkek veya kadının zina yapması veya zinaya yaklaşması halinde nikahları gider mi?” Sizi tenzih ederim; fakat beşer olarak genel bir hastalığımız, dünya için dünyevî kıstaslar yetmezmiş gibi, âhiret için, günahlar için ve sevaplar için de dünyevî kıstaslarla hareket etme temâyülümüzdür. Oysa İslâm dîni yalnız uhrevî işlerin, sevap ve günah işlerinin değil; dünya işlerinin de uhrevî kıstaslarla ele alınmasını ve değerlendirilmesini bize önerir. Bu öneri bizi tamamen âhiret adamı yapmaz ve dünyayı bir tarafa bırakmamızı gerektirmez. Tam tersine dünyayı daha içten ve daha doğru bir perspektiften kavramamıza vesîle teşkil eder. Çünkü dünya, âhiretin tarlasıdır. Dünya, âhiretin nüvesi ve çekirdeğidir. Dünya, âhiret yolunun ana kavşağıdır. Dünya, âhirete yükselen merdivenin ilk basamağıdır. Âhiretse dünyanın aynası ve yansımasıdır. Dünya ile âhiret arasında görünmez bir sebep-sonuç ilişkisi vardır. Burada eken, orada biçmektedir. Burada yapılan zerrece olumlu veya olumsuz her adımın karşılığını, âhirette lehte veya aleyhte eksiksiz bulmak mümkündür. O halde dünya işlerinde de kıstaslarımız âhirete ayarlı olmalı, ölçülerimizi âhirete kodlamalıyız. Esasen dünya işlerinde başarının ve verimliliğin sırrı da budur. Dînimizin çalışmayı ve faydalı işler yapmayı ibâdet saymaktan murâdı, her faydalı adıma âhiret hesabına değer biçmek ve kıymet vermek istemesinden ibârettir. Kötülüklerin “günah” değerleri de, bizim her olumsuz adımda âhireti hesaba katmamızı gündeme getirir. Binâenaleyh, dünyada bulunmaktayız, ama inanalım-inanmayalım, âhiret hesabına yaşıyoruz. Varlığımız dünyada; ama bilelim-bilmeyelim, bütün hesaplarımız âhirete dönük işlemekte. Nüfusumuz dünyada; fakat biz idrâk etsek de etmesek de, cüzdanımız âhirete göre şifrelenmiş. Cüssemiz dünyada; gelin görün ki, biz farkında olsak da olmasak da, duygularımız, hayallerimiz, gönlümüz, rûhumuz âhiretten başkasını istemiyor. Varsayalım ki, dünya işleri için dünyevî kıstaslar geçerli olsun. Fakat âhirete dönük sevap ve günah değerlerini dünyevî kıstaslar kıskacından sür’atle ve muhakkak kurtarmalıyız. Eğer zina karşısında sadece nikahın düşmesi gibi bir cezâ, zekât vermeye karşılık yalnız bereketin gelmesi gibi bir mükâfât, duâ ve niyazlarımıza karşı sadece isteklerimize dünyada ulaşmak gibi bir ücret yeterli olsaydı, âhirete ve ebediyete ne lüzum olacaktı ki? Öyleyse; sevinçlerimizi de, korkularımızı da, bilerek, severek ve inanarak âhirete yönlendirmeliyiz. Günahtan âhiret hesabına korkmalı ve sakınmalıyız. Sevabı da âhiret adına istemeliyiz. Unutmamalıyız ki, bâkî ve ebedî âhiret hayatının bütün teşkilâtı, tahsisâtı ve levâzımâtı, fânî ve üç beş günlük dünya hayatında tedârik edilecektir. Dünyayı bu cihetten ihmal edersek, âhirette -maazallah- perişan olmaz mıyız? Vahim olan budur. Bundandır ki Peygamber Efendimiz asm, “Bana Cennet ve Cehennem arz olundu. Bu günkü gibi hayırda bulunan faydayı, şerde bulunan zararı bundan önce görmemiştim. Şâyet siz benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız.” Buyurdu da, ashab-ı kiram ra yüzlerini kapayarak ağlaştılar. 1 Bir diğer rivâyette Peygamber Efendimiz asm, “Allah’a and olsun ki, şâyet siz benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız. Yataklarınız üzerinde kendi kadınlarınızla eğlenip tad alamazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara dökülür, dağlara çıkardınız.” Buyurmuştur. 2 Kur’ân da gaybî ve yakın gelecek haberleriyle dolu değil mi? “Kıyâmet yaklaştıkça yaklaştı. Onu Allah’tan başka ortaya koyacak yoktur. Bu söze şaşıyor musunuz? Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz! Oyalanıp durmaktasınız!” 3 Günahlar karşısında, doğrudan Allah’a dönmeli ve derhal tevbe etmelidir. Şirk unsuru taşımadıkça, günahlar nikahı götürmez. Ancak nikah, şirke girmekle gider. Dipnot 1- Riyâzu’s-Sâlihîn, 400 2- 405 3- Necm Sûresi, 53/57-61 Benzer konuda makaleler
Evli bir erkek başka bir kadınla birlikte olursa eşiyle olan dini nikahı bozulur mu yani nikâhı düşer mi? Evli bir erkeğin nikahsız olarak başka bir kadınla birlikte olması zinadır. Değil zina yapmak, ona yaklaşmak bile haram kılınmıştır. Rabbimiz şöyle buyurur; "Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur." Nisa, 17/32 Tövbe edilmezse Zina imanı yok eder ve Cehennem'e düşürebilir çok büyük bir günahtır.
Ben Evli bir pişmanlık duyduğum bir ilişki yaşadım .Acaba benim nikahım düşmüşmüdür?Zina yapmak nikahı bozar mı?Zina yapanın nikahı bozulur mu? Evli bir erkeğin başka bir kadınla, evli bir kadının da bir başka erkekle birlikte olması, aralarındaki dinî nikâhı bozmaz. Yani bu çirkin fiili işlemekle nikâhları düşüp boşanma vaki olmaz. Kadın olsun erkek olsun, evlilik dışı bu fiilin adı dinimizde de dilimizde de zina’dır. Zina ise büyük günahlardandır... Mü’minin değil o işi yapması, ona yaklaşması bile yasaktır, haramdır. Nitekim Rabbimiz “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” [İsra suresi, 32] buyuruyor. Bu denli kötü bir fiili işleyen erkek veya kadın, elbette ki büyük bir günah işlemiştir. Ancak bu büyük günahın, küfür gibi nikâha bir zararı yoktur. Tabii günah olarak bilinip, kabul edilerek işlendiğinde… Ama eğer günah olduğuna inanmazsa bunu işleyen kişi, o zaman küfre girmiş ve nikâhı da düşmüş olur. Evliliğin devamı için imanını ve nikâhını yenilemesi gerekir. Şayet kişi, zinanın haram olduğunu kabul eder ve yaptığı bu kötü işten dolayı pişman olursa… Tevbe ve istiğfar edip eşi de kadın veya erkek evliliği sürdürmek isterse, yeni bir nikâha gerek kalmadan evliliklerine devam edebilirler.
evli kadının zina yapması nikahı düşer mi