Yorum: Kur’an’da ”ye eyyühennas” diye başlayan ayetleri verir misiniz? ek olarak nisa 133,fatır 3,infitar 6,inşikak6, kasas 38.ayetleride ekleyebilirsiniz. Ey insanlar! diye başlayan bütün ayetler mü’min kâfir ayırdetmeden, bütün insanlığa hitab eder.
Rahmân Suresi 73. Ayetinin Meali (Anlamı): Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? Rahmân Suresi 73. Ayetinin Tefsiri: Bu iki cennette bulunan nimetler de şöyle haber verilir: Bunlar, yeşilin en koyusu ile ifade edilebilecek derecede yemyeşildirler.
KURAN’DA GEÇEN “EY İNSANLAR” VE “EY İMAN EDENLER” HİTAPLARIYLA BAŞLAYAN AYETLER ARASINDA BİR MUKAYESE * Enver BAYRAM Öz Allah ile insan arasındaki iletişimin en temel unsuru, gönderilen kitaplar ve peygamberlerdir. Kur’an’da yer alan hitaplar, Allah ile insan arasındaki önemli bir iletişim şeklidir.
1.Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir.
KURAN İle İlgili Ayetler. Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir." (İSRA/88)
Vay Tiền Trả Góp Theo Tháng Chỉ Cần Cmnd Hỗ Trợ Nợ Xấu. Araplar ile ilgili ayetler 41 kayıt Âl-i İmrân / 103. Ayet وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Âl-i İmrân / 104. Ayet وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Âl-i İmrân / 110. Ayet كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usûlünce iyilikleri ve güzellikleri emredip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız. Bunu da zâten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız. Ehl-i kitap da iman etseydi, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Gerçi içlerinde inananlar da var, fakat onların çoğu dinden çıkmış fâsıklardır. Bakara / 143. Ayet وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَه۪يدًاۜ وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّت۪ي كُنْتَ عَلَيْهَٓا اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلٰى عَقِبَيْهِۜ وَاِنْ كَانَتْ لَكَب۪يرَةً اِلَّا عَلَى الَّذ۪ينَ هَدَى اللّٰهُۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُض۪يعَ ا۪يمَانَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ Böylece sizi, bütün insanlara şâhit ve örnek olasınız, Peygamber de size şâhit ve örnek olsun diye dengeli mutedil bir ümmet kıldık. Senin daha önce de yöneldiğin Kâbe’yi yeniden kıble yapmamızın sebebi, Peygamber’e uyanları, ökçesi üzerinde tekrar eski dinlerine dönecek olanlardan ayırmak içindir. Kıblenin değiştirilmesi, Allah’ın doğru yola ilettiklerinden başkalarına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı, önceden Beyt-i Makdis’e yönelerek kıldığınız namazları zâyi etmeyecektir. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir. Nahl / 82. Ayet فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ Rasûlüm! Bütün bu nimetlere rağmen yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen, gerçeği apaçık bir şekilde anlatmandır. Nahl / 83. Ayet يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟ Aslında onlar, hem faydalandıkları nimetlerin Allah’tan olduğunu bilip içten içe itiraf ediyor, hem de kalkıp o nimetlere karşı nankör kesiliyorlar. Zâten onların çoğu kâfirdir. Meryem / 97. Ayet فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّق۪ينَ وَتُنْذِرَ بِه۪ قَوْمًا لُدًّا Biz bu Kur’an’ı senin dilinde indirip anlaşılmasını kolaylaştırdık ki, kalpleri Allah korkusu ve saygısıyla dopdolu olup günahlardan sakınanları onunla müjdeleyesin; boş bir inatla küfürde direnenleri de yine onunla uyarasın. Meryem / 98. Ayet وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍۜ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا Onlardan önce biz nice nesilleri helâk ettik. Şimdi sen onlardan geriye kalan bir tek kişi görebiliyor, yahut onlara ait cılız da olsa bir ses duyabiliyor musun? Hac / 78. Ayet وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ Allah yolunda gerektiği şekilde cihâd edin. O sizi bunun için seçti ve dîni yaşama konusunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Haydin, atanız İbrâhim’in dinine uyun. Allah, önceki kitaplarda da, Kur’an’da da sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi. Tâ ki, İslâm’a bağlılığınız hususunda Peygamber size şâhit olsun, siz de diğer insanlara şâhit olasınız. Öyleyse namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın. O sizin Mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır! Zuhruf / 5. Ayet اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا اَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِف۪ينَ Siz aşırı giden, Allah’ın verdiği kabiliyet ve imkânları boşa harcayan bir gürûh olup çıktınız diye, şimdi sizi bu şerefli, öğüt ve talimat dolu Kur’an’la uyarmaktan vazgeçip, başıboş kendi hâlinize mi bırakalım? Bu mümkün değil! Zuhruf / 29. Ayet بَلْ مَتَّعْتُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُب۪ينٌ Doğrusu ben hem bunları hem de atalarını yıllarca nimetler içinde yaşattım; sonunda onlara Kur’an ve apaçık bir Peygamber geldi. Zuhruf / 30. Ayet وَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ وَاِنَّا بِه۪ كَافِرُونَ Fakat gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koyan âyetlerimiz kendilerine ulaşınca “Bu bir büyü! Biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler. Zuhruf / 31. Ayet وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ عَلٰى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظ۪يمٍ Bir de dediler ki “Bu Kur’an şu iki şehirden önde gelen büyük bir adama indirilmeli değil miydi?” Zuhruf / 32. Ayet اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّاۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ Ne o, Rabbinin rahmetini yoksa onlar mı bölüştürüyorlar da, dilediklerine peygamberlik veriyor, istediklerini ondan mahrum ediyorlar? Üstelik zenginliklerine ve dünyalık mevkilerine bakarak insanlara üstünlük taslıyorlar. Oysa dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırıyor ve bir kısmının diğerine iş gördürmesi için akıl, kabiliyet, zenginlik gibi yönlerden kimini kimine derecelerle üstün kılıyoruz! Fakat Rabbinin iman, hidâyet ve peygamberlik rahmeti, onların biriktirmekte oldukları dünyalık şeylerden çok daha hayırlıdır. Tevbe / 90. Ayet وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ Bedevîler arasından savaşa katılmalarını engelleyecek geçerli mazereti olanlar, gelip seferden muaf tutulmaları için kendilerine izin verilmesini istediler. Allah ve Rasûlü’ne karşı dürüst olmayıp yalan söyleyenler ise, özür beyân etme zahmetine bile katlanmadan evlerinde oturmayı tercih ettiler. Onlardan küfürde kalmayı sürdürenlere pek acı bir azap isabet edecektir. Tevbe / 97. Ayet اَلْاَعْرَابُ اَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا وَاَجْدَرُ اَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Göçebe çöl bedevîleri, câhillikleri ve eğitimsizlikleri sebebiyle küfür ve nifakta şehirlilerden daha şiddetli olup, konumları ve içinde bulundukları şartlar itibariyle Allah’ın Peygamberi’ne indirdiği hükümlerin sınırlarını bilmeme onlardan daha çok beklenir. Allah her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. Tevbe / 98. Ayet وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَمًا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَٓائِرَۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ Bedevîlerden öylesi var ki, Allah yolunda verdiklerini kendilerinden zorla alınmış bir angarya sayar ve bundan kurtulmak için sizin başınıza felâketlerin gelmesini gözetleyip durur. O kötü felâketler, belâlar kendi başlarına gelsin. Allah, her şeyi hakkiyle işiten, kemâliyle bilendir. Tevbe / 99. Ayet وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِۜ اَلَٓا اِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْۜ سَيُدْخِلُهُمُ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ Ama bir kısım bedevîler de var ki, Allah’a ve âhiret gününe inanır, hayır yolunda harcadığını Allah’a yakınlaşmaya ve Peygamber’in duasını kazanmaya vesile sayar. Gerçekten de, hayır yolunda yaptıkları harcamalar onlar için Allah’a birer yakınlaşma vesilesidir. Allah onları husûsî rahmetine erdirecektir. Hiç şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. Tevbe / 101. Ayet وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ Çevrenizdeki bedevîler arasında münafıklar var. Medine ahâlisi içinde de nifakta uzmanlaşmış öyle münafıklar var ki, biz bildirmediğimiz takdirde sen onları bilemezsin. Onların tamamını ve ne derece münafık olduklarını ancak biz biliriz. Onları çifte cezaya çarptıracağız. Sonra da çok daha büyük bir azaba itileceklerdir. Tevbe / 102. Ayet وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Bir başka grup var ki, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar yaptıkları iyi işlerle kötü işleri birbirine karıştırdılar. Umulur ki Allah onların tevbesini kabul buyurur. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. Tevbe / 103. Ayet خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ Onların mallarından bir miktar zekât ve sadaka al ki, böylece kendilerini günahlarından arındırıp tertemiz kılasın. Ayrıca onlar için dua ve istiğfar et. Çünkü senin duan onlar için kalplerini yatıştıran bir huzur ve tatmin vesilesidir. Allah, her şeyi hakkiyle işiten, kemâliyle bilendir. Tevbe / 104. Ayet اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ Onlar bilmezler mi ki, kullarının tevbesini kabul buyuran ve onların içtenlikle verdikleri zekât ve sadakaları alıp değerlendiren yalnız Allah’tır. Gerçekten tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olan da yalnız Allah’tır. Tevbe / 105. Ayet وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ Onlara de ki “Bundan böyle Allah’ı hoşnut edecek işler yapın! Yaptıklarınızı Allah da, O’nun Rasûlü de, mü’minler de görecektir. Sonunda duyuların kapsama alanına girmeyen ve giren her şeyi hakkiyle bilen Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız. O da yaptıklarınızı size bir bir haber verecektir. Tevbe / 106. Ayet وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Savaştan geri kalan başka bir grubun hükmü de tamâmen Allah’ın iradesine kalmıştır İster onlara azap eder, isterse tevbelerini kabul buyurur. Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. Tevbe / 107. Ayet وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْر۪يقًا بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ Münafıklardan bir grup, İslâm ve müslümanlar aleyhinde zararlı faaliyetler yapmak, kâfirleri desteklemek, mü’minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlüne karşı savaşmış olanların gelip kendilerine katılmasını beklemek maksadıyla bir mescid yaptılar. Üstelik bunlar “Bu mescidi yaparken iyilikten başka bir şey düşünmedik” diye yemin de ederler. Allah şâhittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar. Tevbe / 108. Ayet لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَدًاۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ O mesidde asla namaza durma! Daha ilk günden takvâ temelleri üzere yapılan mescid, senin namaz kılmana daha uygundur. Orada her türlü günah ve kötülüklerden temizlenmek isteyen kimseler vardır. Allah da zâten bu ölçüde temizlenme gayretinde olanları sever. Tevbe / 109. Ayet اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ Binasını Allah korkusu ve Allah rızâsına uygun olarak yapan kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını dibi sel sularıyla oyulmuş ve her an çökmeye hazır bir uçurumun kenarına kurup, onunla beraber kendisi de cehennem ateşine yuvarlanacak kimse mi? Allah böyle zâlimler topluluğunu doğru yola erdirmez. Tevbe / 110. Ayet لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟ Münafıkların kurdukları bütün yapılar ve bu arada yaptıkları o bina, ölüp de kalpleri paramparça oluncaya dek yüreklerinde devamlı bir şüphe, telaş ve endişe sebebi olarak kalmaya devam edecektir. Allah her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. Tevbe / 120. Ayet مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئًا يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلًا اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ Medine halkının ve çevresindeki bedevîlerin, savaşta Rasûlullah’tan geri kalmaları ve ona gereken ihtimâmı göstermeyip kendi canlarının ve başlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir. Zira onlar ne zaman Allah yolunda herhangi bir susuzluğa, yorgunluğa ve açlığa düçar kalsalar; kâfirleri öfkelendirecek biçimde bir yere ayak basıp orayı ele geçirseler ve bir şekilde düşmana karşı üstünlük sağlayıp zafer kazansalar, bunların her biri kendilerine mutlaka birer sâlih amel olarak yazılır. Çünkü Allah, iyilik eden ve işini güzel yapanların mükâfatını asla zâyi etmez. Ra'd / 36. Ayet وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمِنَ الْاَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُۜ قُلْ اِنَّمَٓا اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ وَلَٓا اُشْرِكَ بِه۪ۜ اِلَيْهِ اَدْعُوا وَاِلَيْهِ مَاٰبِ Kendilerine kitap verdiğimiz bazı kimseler, sana indirilen Kur’an’dan memnuniyet ve sevinç duyarlar. Fakat o gruplar içinde Kur’an’ın bazı âyetlerini inkâr edenler de vardır. De ki “Bana ancak Allah’a kulluk etmem ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben sadece O’nu ilâh tanır, O’na dâvet eder ve bütün varlığımla ancak O’na yönelirim.” Sebe' / 15. Ayet لَقَدْ كَانَ لِسَبَاٍ ف۪ي مَسْكَنِهِمْ اٰيَةٌۚ جَنَّتَانِ عَنْ يَم۪ينٍ وَشِمَالٍۜ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُۜ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ Doğrusu, Sebe’ kavmi için yaşadıkları diyarda çok önemli bir ibret dersi vardı. Oturdukları vâdi sağından solundan, iki taraflı uzayıp giden güzel bahçelerle çevrilmişti. Peygamberleri onlara “Rabbinizin size bahşettiği nimetlerden yiyin ve O’na şükredin. İşte sizin için ne hoş bir memleket, ne kadar da bağışlayıcı bir Rab!” demişti. Sebe' / 16. Ayet فَاَعْرَضُوا فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ اُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَل۪يلٍ Fakat onlar bu dâvetten hoşlanmayıp, şükürden yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine, barajlarını yıkan meşhur Arim selini gönderdik de onların o güzelim bahçelerini buruk meyveli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan virâne bahçelere çevirdik. Sebe' / 17. Ayet ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِمَا كَفَرُواۜ وَهَلْ نُجَاز۪ٓي اِلَّا الْكَفُورَ Nankörlükleri ve peygamberleri yalanlamaları yüzünden onları işte böyle cezalandırdık. Biz zâten çokça nankörlük eden inkârcılardan başkasını cezalandırmayız. Sebe' / 18. Ayet وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا ف۪يهَا السَّيْرَۜ س۪يرُوا ف۪يهَا لَيَالِيَ وَاَيَّامًا اٰمِن۪ينَ Onların yurtlarıyla bereketlerle donattığımız Filistin-Şâm diyarı arasında âdeta sırt sırta vermiş ve biri diğerinden görünebilen nice beldeler meydana getirdik; bunlar arasında da düzenli ve sistemli ulaşım imkânları sağladık. Kendilerine “Oralarda gece gündüz güven içinde gezip dolaşın!” buyurduk. Sebe' / 19. Ayet فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ اَسْفَارِنَا وَظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ اَحَاد۪يثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ Fakat onlar “Rabbimiz! Seyahatlerimizde konaklama yerlerimiz arasındaki mesafeyi artır” dediler ve işledikleri günahlarla kendilerine yazık ettiler. Biz de onları nesilden nesle bir ibret levhası hâlinde aktarılacak efsânelere çevirdik ve tamâmen parçalayıp bölük bölük her tarafa dağıttık. Şüphesiz bunda zorluklara sabredip nimetlere çokça şükretmesini bilen herkes için nice ibretli dersler vardır. Fetih / 11. Ayet سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ شَغَلَتْنَٓا اَمْوَالُنَا وَاَهْلُونَا فَاسْتَغْفِرْ لَنَاۚ يَقُولُونَ بِاَلْسِنَتِهِمْ مَا لَيْسَ ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔا اِنْ اَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ نَفْعًاۜ بَلْ كَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا Hudeybiye seferine katılmayıp geride kalan bedevîler sana gelip “Mallarımız ve evlatlarımız bizi oyaladı, seferden alıkoydu; ne olur bizim için Allah’tan bağışlanma dile” diyecekler. Onlar, gönüllerinde olmayanı dillerinin ucuyla söylüyorlar. De ki “Eğer Allah size bir zarar vermek veya bir fayda sağlamak istese, O’ndan size gelecek şeyi kim engelleyebilir? Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Fetih / 12. Ayet بَلْ ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَنْقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ اِلٰٓى اَهْل۪يهِمْ اَبَدًا وَزُيِّنَ ذٰلِكَ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَظَنَنْتُمْ ظَنَّ السَّوْءِۚ وَكُنْتُمْ قَوْمًا بُورًا Aslında siz, Peygamber’in ve mü’minlerin müşrikler tarafından öldürülüp bir daha ebediyen âilelerine geri dönmeyeceklerini sanıyordunuz. Üstelik bu kuruntu gönüllerinizde iyice allanıp pullanmış ve pek kötü bir zanna kapılmıştınız. Böylece helâki hak eden bir gürûh olup çıkmıştınız. Fetih / 15. Ayet سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ اِذَا انْطَلَقْتُمْ اِلٰى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۚ يُر۪يدُونَ اَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللّٰهِۜ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذٰلِكُمْ قَالَ اللّٰهُ مِنْ قَبْلُۚ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۜ بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ اِلَّا قَل۪يلًا Siz Hayber’deki ganimetleri almaya gittiğinizde Hudeybiye seferinden geri kalanlar “Bırakın, biz de sizin peşinizden gelelim” diyecekler. Onlar, Allah’ın hükmünü değiştirmek istiyorlar. De ki “Siz bizimle asla gelemezsiniz; çünkü Allah daha önce hakkınızda böyle buyurdu.” Bu kez “Aslında siz bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Bilakis onlar, meselenin özünü kavrayamayan anlayışı kıt kimselerdir. Fetih / 16. Ayet قُلْ لِلْمُخَلَّف۪ينَ مِنَ الْاَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ اِلٰى قَوْمٍ اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ اَوْ يُسْلِمُونَۚ فَاِنْ تُط۪يعُوا يُؤْتِكُمُ اللّٰهُ اَجْرًا حَسَنًاۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُمْ مِنْ قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا Seferden geri kalan o bedevilere de ki “Siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir millete karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Ya savaşı kazanıncaya veya ölünceye kadar onlarla savaşırsınız yahut onlar kendiliğinden teslim olup boyun eğerler. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verecektir. Yok, eğer önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, sizi can yakıcı bir azapla cezalandıracaktır.” Hucurât / 14. Ayet قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki “Siz henüz iman etmediniz. Fakat biz, sadece boyun eğdik» deyin. Çünkü iman henüz tam olarak kalplerinize yerleşmemiştir. Eğer Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederseniz, Allah sizin amellerinizden hiçbir şeyi boşa çıkarmayacaktır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. Hucurât / 17. Ayet يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Onlar zâhiren müslüman oldukları için seni minnet altında bırakmak istiyorlar. De ki “Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Tam aksine, eğer iman iddianızda doğru ve samimi iseniz, asıl sizi imana eriştirmekle Allah size iyilik ediyor demektir.”
Kuran apaçık bir kitaptır, Kuran Allah tarafından detaylandırılmış ve açıklanmıştır BAKARA 2/242 Aklınızı kullanasınız diye Allah ayetlerini böyle açıklar. EN’AM 6/65. De ki "Üstünüzden ve altınızdan size azab göndermeğe, sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmağa Kadir olan O’dur." Anlasınlar diye ayetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak. EN’AM 6/97. O, yıldızları kara ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için var edendir. Bilen millet için ayetleri uzun uzadıya açıkladık. EN’AM 6/98. O, sizi bir tek nefisten, babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta olarak yaratandır. Anlayan millet için ayetleri uzun uzadıya açıkladık. EN’AM 6/ biz ayetleri geniş geniş açıklıyoruz ki “ sen ders almışsın “ desinler de biz de anlayan bir toplum için Kur’an’ı iyice açıklayalım. EN’AM 6/114 "Allah'tan başka hüküm koyucu mu arayayım? O size kitabı detaylıca açıklanmış olarak indirmiştir." Kendilerine kitap verdiklerimiz onun Rabbinden gerçekle indirildiğini bilirler. Öyleyse sakın kuşkulananlardan olma. EN’AM 6/126 Bu Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri detaylıca açıklamış bulunuyoruz. A’RAF 7/32. "Allah’ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?" "Bunlar, dünya hayatında inananlarındır, kıyamet gününde de yalnız onlar içindir" de. Bilen kimseler için ayetlerimizi böylece uzun uzun açıklıyoruz. A’RAF 7/52 Andolsun biz onlara bilgiyle detaylandırarak açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir kitabı getirdik. YÛNUS 10/24. Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce birşey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen millet için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz. YUNUS 10/37 Bu Kuran Allah'tan başkası tarafından düzenlenmiş olamaz. Ancak, kendinden öncekilerin onaylayıcısıdır. İçinde kuşku olmayan bu kitabın detaylıca açıklanması Alemlerin Rabbi tarafındandır. HUD 11/1 Elif lam ra. Bu, Hüküm Veren ve Haberdar tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış sonra da detaylıca açıklanmış bir kitaptır. YUSUF 12/1-2 Elif lam ra. Bu apaçık kitabın ayetleridir. Anlayasınız/aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kuran olarak indirdik. RA’D 13/2. Gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yükselten, sonra arşa hükmeden, her biri belli bir süreye kadar hareket edecek olan Güneş ve Ay’ı buyruğu altına alan, işleri yürüten, ayetleri uzun uzun açıklayan Allah’tır; ola ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanırsınız. HİCR 15/1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık bir Kur’an’ın âyetleridir. İSRA 17/12. Gece ve gündüzü varlığımıza birer delil kıldık. Bir delil olan geceyi kaldırıp yine bir delil olan gündüzü Rabbinizin bol nimetini aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aydınlık kıldık. Her şeyi uzun uzadıya açıkladık. İSRA 17/41. Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran’da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. İSRA 17/89. And olsun ki, biz Kuran’da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler. KEHF 1. Hamd olsun Allah’a ki kulu Muhammed’e, Kitab ’ı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı. KEHF 18/54. And olsun ki, Biz bu Kuran’da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır. MERYEM 19/97 Biz onu, onunla sakınanları müjdeleyesin ve inatçı bir toplumu uyarasın diye senin dilinle kolaylaştırdık. TÂHÂ 20/113. İşte Kuran’ı, Arapça okunmak üzere indirdik, onda tehditleri türlü türlü açıkladık ki belki sakınırlar yahut onlara ibret verir. ENBİYA 21/106. Doğrusu bu Kuran’da, kulluk eden kimselere bildiri vardır. NUR 24/1. Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik. NUR 24/18. Allah size ayetleri açıkça bildirir. Allah bilendir, Hakim’dir. NUR 24/46 Andolsun ki apaçık ayetler indirdik. Allah dilediğini/dileyeni dosdoğru yola iletir. NUR 24/59. Çocuklarınız erginlik çağına gelince, büyüklerinin izin istediği gibi, onlar da her defasında izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim’dir. NUR 24/61. Kör için bir sorumluluk yoktur. Topal için bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarları elinde olan evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı yemenizde de bir sorumluluk yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, kendinize ehlinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açıklar.* FURKAN 25/33 Onların sana verdikleri hiçbir örnek yoktur ki biz sana gerçeği ve en güzel yorumutefsiri getirmiş olmayalım. ŞUARA 26/2. Bunlar apaçık Kitap’ın ayetleridir. NEML 27/1-2 Ta sin. Bunlar Kuran'ın apaçık bir kitabın ayetleridir. İnananlar için yol gösterici ve müjdedir. ANKEBUT 29/49 Gerçekte o, kendilerine bilgi verilenlerin göğsünde apaçık ayetlerdir. Zalimlerden başkasın ayetlerimizi reddetmez. RUM 30/58. And olsun ki bu Kuran’da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Bununla beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler "Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız" derler. YASİN 36/69. Biz ona şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kuran’dır. ZÜMER 27. Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’an’da insanlara. her türlü misali verdik. ZÜMER 39/28. O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran’dır. Belki sakınırlar. FUSSİLET 41/3. Bu, bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır. FUSSİLET 41/1-4 Ha mim. Rahman ve Rahim tarafından bilen bir toplum için Arapça/mükemmel dile sahip bir Kuran olarak indirilmiş bir kitaptır. Müjdeleyici ve uyarıcıdır. Ancak onların çoğu yüz çevirmiştir ve onlar artık işitmezler. ZUHRUF 43/1-4 Ha mim. Apaçık kitaba andolsun ki anlayasınız/aklınızı kullanasınız diye onu Arapça/mükemmel dile sahip olan bir Kuran yaptık. Muhakkak o, katımızdaki ana kitaptadır. Yücedir ve hükümleri içerir. DÜHÂN 44/2-3. Apaçık olan Kitap’a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız. KAMER 54/17 Andolsun Kuran'ı öğüt almanız için kolaylaştırdık, yok mu düşünen? KAMER 54/22 Andolsun Kuran'ı öğüt almanız için kolaylaştırdık, yok mu düşünen? KAMER 54/32 Andolsun Kuran'ı öğüt almanız için kolaylaştırdık, yok mu düşünen? KAMER 54/40 Andolsun Kuran'ı öğüt almanız için kolaylaştırdık, yok mu düşünen? RAHMAN 55/1-2 Rahman, Kuran'ı öğretti HADİD 57/9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna, apaçık ayetler indiren O’dur. Doğrusu Allah size karşı şefkatlidir, merhametlidir. TALÂK 65/11. İnanıp yararlı işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah’ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah’a inanır ve yararlı iş işlerse, Allah onu, içinde temelli ve sonsuz kalınacak, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Allah ona gerçekten güzel rızık vermiştir. KIYAMET 75/19. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.
Bakara / 83. Ayet وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ لَا تَعْبُدُونَ اِلَّا اللّٰهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْكُمْ وَاَنْتُمْ مُعْرِضُونَ Hani biz, İsrâiloğulları’ndan “Sadece Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilikte bulunacaksınız!” diye söz almış ve “İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı hakkıyla kılın, zekâtı verin!” diye emretmiştik. Sonra sizden pek azı müstesna, sözünüzden döndünüz ve hâlâ yüz çevirmeye devam ediyorsunuz. Âl-i İmrân / 103. Ayet وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Nisâ / 25. Ayet وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ İçinizde hür mü’min kadınlarla evlenecek servet ve imkânı bulunmayanları, sahibi olduğunuz mü’min cariyelerle evlendirin. Allah sizi imanlarınızla değerlendirir ve her birinizin imanının keyfiyet ve derecesini çok iyi bilir. Hür olsun, câriye olsun hepiniz aynı kökten birer insan; mü’minler olarak da aynı dinin ve aynı toplumun mensuplarısınız. O halde câriyeleri, iffetli yaşamaları, açıkça veya gizli dostlar tutarak zinâ etmemeleri şartıyla ve sahiplerinin de izniyle nikâhlayın. Mehirlerini de dinin ve örfün gereklerini dikkate alarak güzelce verin. Evlendikten sonra zinâ ederlerse onların cezası hür kadınların cezasının yarısıdır. Câriyelerle evlenme izni, içinizden kötü yola düşmekten korkanlar içindir. Ancak sabredip onlarla evlenmemeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. Hucurât / 10. Ayet اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟ Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz. Hucurât / 13. Ayet يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. Mâide / 32. Ayet مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ İşte bundan dolayı İsrâiloğulları için şu hükmü koyduk “Bir cana kıymanın veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmanın cezası olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller, mûcizeler getirdiler. Ne var ki, bütün bunlardan sonra onların pek çoğu hâlâ yeryüzünde taşkınlık yapıp durmaktadırlar.
Dini kaynaklarda Abese Suresi’nin neden indirildiğine dair çeşitli rivayetler yer almaktadır. Bu bağlamda; Hz. Muhammed’in yoğun olduğu bir gün Mekke halkından Abdullah bin Mektup, peygamberden kendisine Kur’an-ı Kerim’i anlatmasını rica etmiştir. Ancak Hz. Muhammed, gözleri görmeyen bu adamın isteğini yüz buruşturarak reddetmişti. Bunun üzerine Allah-u Teala, Abese Suresi’ni indirerek, peygambere bu durumdan rahatsızlık duyduğunu iletmiştir. Bu bakımdan Abese Suresi, oldukça önem arz etmektedir ve Müslümanlar tarafından oldukça sık araştırılmaktadır. İşte, Abese Suresi’nin Arapça ve Türkçe okunuşu, açıklaması, tefsiri ve diyanet tarafından hazırlanan Abese Suresi Türkçe ve caihul'a' ma yudriyke le'allehu yezzekkeru fetenfe' lehu ma 'aleyke ella emma men caeke yes' huve 'anhu inneha şae suhufin ma eyyi şey'in nutfetin halekahu ematehu iza şea lemma yakdı ma ila ta' sabebnelmae şakaknel'arda fiyha 'ineben ve zeytunen ve hadaika fakiheten ve lekum ve lien' yefirrulmer'u min ummihi ve sahıbetihi ve minhum yevmeizin şe'nun yevmeizin vucuhun yevmeizin 'aleyha Suresi Türkçe Anlamı1, o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye Muhammed! Ne bilirsin, belki de o arınacak, öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda muhtaç hissetmeyene gelince; ona onun arınmamasından sana ne!8, 9, karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona böyle yapma! Çünkü bu Kur'an bir ondan öğüt 14, 15, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli inkarcı insan! Ne nankördür o! onu hangi şeyden yarattı? bir sudan meniden. Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil ona yolu onu öldürdü ve kabre dilediği vakit onu hayır o, Allah'ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. İman etmedi. önce insan, yediği yemeğine bir baksın! biz, yağmuru bol bol toprağı, iyiden iyiye yardık!27, 28, 29, 30, 31, sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya 34, 35, 36, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak bir siyahlık onlar, kâfirlerdir, günaha Suresi Arapça YazılışıAbese Suresi Fazileti ve SırlarıAbese fiilinin masdarı olan abs, “hoşnutsuzluk sebebiyle yüzdeki ifadenin değişmesi, yüz ekşitme, surat asma ve kaş çatma” gibi mânalara gelir. Necm sûresinden sonra nâzil olan Abese sûresinin Mekkî olduğunda ittifak vardır. Âyet sayısı kırk ikidir. Adını ilk kelimesinden almış olup on beşinci âyetteki sefere amelleri yazan melekler ve otuz üçüncü âyetteki sâhha kulağı sağır edecek şiddetteki ses; kıyamet kelimelerinden dolayı Sefere veya Sâhha sûresi diye de anılır. Fâsılaları ا، ه، م harfleridir. Abese sûresinin nüzûl sebebi olarak şu olay nakledilir Hz. Peygamber bir gün, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden Utbe b. Rebîa, Ebû Cehil, Ümeyye b. Halef ve Abbas b. Abdülmuttalib ile konuşuyordu; onların müslüman olmalarını istiyor ve bu konuda gayret gösteriyordu. Bu sırada âmâ sahâbîlerden İbn Ümmü Mektûm yanlarına gelerek Hz. Peygamber’den kendisine bir âyet okumasını istedi. “Ey Allah’ın elçisi, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” dedi ve onun başkalarıyla meşgul olduğunu farketmediğinden bu sözünü birkaç defa tekrarladı. Konuşmasının kesilmesinden dolayı canı sıkılan ve bu hoşnutsuzluğunu yüz ifadeleriyle açığa vuran Hz. Peygamber, onunla ilgilenmeyerek yanındakilere döndü ve konuşmasını sürdürdü. Konuşmasını bitirip kalkacağı sırada Abese sûresi nâzil oldu. Sûrenin ilk on altı âyetinden meydana gelen bölümü, Hz. Peygamber’i bu tavrından dolayı uyaran ve nasıl davranması gerektiğini açıklayan bir muhteva taşımaktadır; bu hususta diğer sûrelerde de bazı âyetler vardır bk. el-Enâm 6/52; el-Kehf 18/28. Hz. Peygamber, bu olaydan sonra İbn Ümmü Mektûm ne zaman yanına gelse, “Ey rabbimin beni kendisi hakkında uyardığı kişi, merhaba, hoş geldin!” diyerek onunla yakından ilgilenir, iltifatta bulunur ve ihtiyacını sorardı. Hz. Hatice’nin dayısının oğlu olan İbn Ümmü Mektûm, Bilâl’le birlikte Resûlullah’a müezzinlik yapmıştır. Peygamber hemen her gazâya çıktığında Medine’de kalanlara namaz kıldırmakla onu görevlendirmiştir daha fazla bilgi için bk. İBN ÜMMÜ MEKTÛM. Abese sûresinden önceki Nâziât sûresi Hz. Peygamber’in bir uyarıcı olduğuna dair ifadelerle son bulurken, bu sûre bizzat Peygamber’in uyarılması, ayrıca öğüt ve uyarının kimlere fayda vereceği konusuna dikkat çekerek başlamaktadır. Hz. Peygamber’e, kalpleri öğüt almaya, gerçeği anlamaya yatkın ve arzulu kimselerle ilgilenmesi tavsiye edilirken, dünya nimetleriyle şımararak bir umursamazlık içinde haktan yüz çevirenlere karşı tebliğden öte bir sorumluluk taşımadığı hatırlatılmaktadır. Hak ve hakikatin apaçık ortada olduğu, dileyenin ona talip olabileceği, asıl ilgi gösterilmesi gerekenlerin hidayete ulaşmaya istekli kimseler olduğu ifade edilmektedir. Daha sonraki âyetlerde ise Allah’ın nimetlerinden bahsedilerek insanın nankörlüğü dile getirilmekte, bu nimetler üzerinde düşünmeyen, nimetlerin şükrünü eda etmeyen insanların acıklı sonu, kıyametten muhtelif tablolar çizilerek belirtilmektedir. Enes b. Mâlik’in rivayetine göre bir gün Hz. Âişe, “Âhirette çıplak mı haşredileceğiz?” diye sormuş, Hz. Peygamber de “Evet” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Âişe, “Çıplak olmaktan dolayı vah başımıza geleceklere!” diyerek üzülünce bu sûrenin, “O gün herkesin kendine yetecek bir derdi ve işi vardır” meâlindeki otuz yedinci âyeti nâzil olmuştur. Âyetten anlaşıldığına göre, kıyamet günü hiç kimse bir başkasının durumuyla ilgilenme fırsat ve imkânını bulamayacak, herkesin derdi başından aşkın Suresi TefsiriHz. Peygamber putperest önderlerin ikna edilmesi halinde onları izleyen halkın İslâm’ı daha kolay benimseyecekleri düşüncesiyle onlarla da meşgul oluyordu. Böyle birine yaptığı konuşmanın ortasında yanlarına gelen bir âmânın zamansız sorularından rahatsız olarak yüzünü ekşitmiş ve ona cevap vermemişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, resulünü sitemli bir ifadeyle uyardı; onun, kimlere verilecek emeğin daha verimli olacağını kesin olarak bilemeyeceğini, topluluğun ileri gelenlerinden de sorumlu olmadığını bildirdi. Bundan etkilenen Hz. Peygamber’in, daha sonra zaman zaman Abdullah’ı gördüğünde, “Kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı şahsa merhaba!” diyerek ona iltifatta bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu vb. bazı iltifatlarının yanında, iki defa gazâya çıktığında yerine Medine’de kalanlara namaz kıldırmak üzere Abdullah’ı görevlendirdiği de rivayet edilmiştir Zemahşerî, IV, 217.Birkaç âyette Hz. Peygamber’in “zelle” denilen bazı hataları hatırlatılmış ve düzeltilmiştir meselâ buna yakın bir uyarı örneği için bk. Tevbe 9/43. Ancak bunlar içinde nisbeten sert bir üslûp taşıyan tek öğüt ve uyarı konumuz olan âyetlerdedir. Bu âyetler, vahyin objektifliğini ve peygamberin insanlığa kendi istek ve düşüncelerini değil, ilâhî vahyi tebliğ ettiğini, ayrıca onun bir ilâh gibi yanılgısız sayılmaması gerektiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bunun kadar önemli bir husus da Resûlullah’ın, kendi tutumunu eleştiren bu âyetleri, en ufak bir kaygı ve komplekse kapılmadan halka okuması, duyurmasıdır. Bu da onun dâvetindeki samimiyetini, hakikat sevgisini ve üstün ahlâkını gösterir.“Kendini her şeye yeterli gören” diye çevirdiğimiz 5. âyet Mekke’nin ileri gelen zenginlerini ve kabile reislerini ifade eder. Bunlar mal ve adamlarının çokluğu sebebiyle büyüklük taslayarak inkârcılıkta devam ediyor, Allah ve peygamberinin kendilerine doğru yolu göstermelerine ihtiyaçlarının olmadığını söylüyorlardı. Allah korkusu ile huzuruna gelen âmâ ise Kur’an’ın nuruyla aydınlanarak cehaletten kurtulmak ve günahlardan arınmak Suresi KonusuAbdullah İbn Ümmî Mektûm olayını hatırlatan ve bu konuda Hz. Peygamber’in uyarıldığı âyetlerle başlayan sûrede daha sonra kıyamet, öldükten sonra dirilme, vahiy ve peygamberlik konuları üzerinde durulmuştur. Ayetel Kürsi duasını okumak için Ayetel Kürsi linkine tıklayabilirsiniz.
"O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi..." Bakara 185"Ey insanlar, bakın size Rabbinizden kesin bir delil geldi; size açık bir nur indirdik." Nisa 174"De ki "ALLAH benimle sizin aranızda şahittir. Ve bu Kur'an bana vahyolundu ki, sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım." Enam 19"Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun! Umulur ki, rahmete erdirilirsiniz!" Araf 204"Bu Kur'an ALLAH'tandır, başkası tarafından uydurulamaz, ancak o, önündekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayıcı olarak âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir, bunda hiç şüphe yoktur!" Yunus 37"Hangi durumda bulunsan, Kur'an'dan her ne okusan ve her ne iş yapsanız, siz ona dalıp coşarken Biz üzerinizde şahidiz. Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır." Yunus 61"Biz onu akıl erdirebilesiniz diye. bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik. Biz sana bu Kuran'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Doğrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu." Yusuf 2–3"Elif, Lam, Ra. Bunlar işte sana Kitabın ve gerçekleri açıklayan bir Kur'an'ın ayetleridir." Hicr 1"Andolsun ki, sana namazlarda tekrarlanan yedi ayeti Fatiha'yı ve Yüce Kur'an'ı verdik." Hicr 87"Şimdi, Kur'an okuduğun vakit, önce o kovulmuş şeytandan ALLAH'a sığın!" Nahl 98"Biliniz ki bu Kur'an, insanları en doğru yola hidayet eder ve iyi iyi işler yapan müminlere büyük bir mükafat olduğunu müjdeler." İsra 9"Biz bu ikazı bu Kur'an'da türlü şekillerde açıkladık ki; düşünüp akıllarını başlarına alsınlar; oysa bu onların ancak ürkekliğim artırıyor!" İsra 41"Biz de Kur'an'dan müminler için bir şifa ve bir rahmet olan ayetleri peyderpey indiririz. Zalimlerin ise ancak zararını artırır." İsra 82"De ki "Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler." İsra 88"Andolsun ki Biz bu Kur'an'da dillere destan olacak her manadan türlü türlü anlattık; ifadeler yaptık yine insanların çoğu küfürde inkârda ısrar ettiler." İsra 89"Hem onu bir Kur'an olarak ayet ayet ayırdık ki, insanlara dura dura okuyasın, hem de gerektikçe parça parça indirdik." İsra 106"Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise her şeyden çok mücadelecidir." Kehf 54"İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir." Taha 113"Ta, Sin. Bunlar sana Kuran'ın ve apaçık bir kitabın ayetleridir." Neml 1"Ve gerçekten sen bu Kur'an'a bilgisinin nihayeti olmayan bir hikmet sahibi tarafından erdiriliyorsun." Neml 6"Bir de Kuran okuyayım diye emrolundum. Her kim doğru yolu kabul ederse, yalnızca kendi yararına kabul etmiş olur. Kim de sapa giderse de ki "Ben, yalnızca tehlikeyi haber verenlerdenim." Neml 92"Biz ona şiir öğretmedik, ona yakışmaz da; o sadece bir öğüt ve parlak bir Kur'an'dır." Yasin 69"Sad. Bu öğütle zikirle dolu Kur'an'a bak!" Sad 1"Yemin ederim ki, bu Kur'an'da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler." Zümer 27"Pürüzsüz Arapça bir Kur'an olarak gerek ki korunsunlar." Zümer 28"Öz Arapça bir Kur'an olmak üzere, bitecek bir topluluk için ayetleri ayırt edilmiş, açıklanmış bir kitap. Fussilet 3"…De ki "O iman edenler için bir rehber ve şifadır, iman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlak vardır ve o, onlara karşı körlüktür. Onlara uzak bir yerden haykırılır." Fussilet 44"Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz." Zühruf 3"Bir de şu vakti anlat, hani cinlerden bir takımını Kur'an dinlemek üzere sana göndermiştik. Onu dinlemeye geldiklerinde "Susun, dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de dönüp uyarmak üzere kavimlerine gittiler. Ve dediler ki "Ey kavmimiz, haberiniz olsun ki, biz Musa'dan sonra indirilmiş önündeki kitapları doğrulayıp gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik. Ey kavmimiz, ALLAH' ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, bazı günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun!" Ahkaf 29, 30, 31"Kaf. Şanlı Kur'an'a andolsun!" Kaf 1"Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?" Kamer 17"Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?" Kamer 22"Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?" Kamer 32"Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?" Kamer 40"Rahman, Kur'an'ı öğretti." Rahman 1, 2"Ki bu, hakikaten çok değerli bir Kur'an'dır." Vakıa 77"Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik kesinlikle, sen onu, ALLAH korkusundan başını eğmiş, çatlamış görürdün. İşte Biz o misalleri, düşünsünler diye insanlara veriyoruz." Haşr 21"De ki "Cinlerden bir grubun Kur'an'ı dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu "İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik." Cin 1"… ve Kur'an'ı ağır ağır, güzel güzel oku!" Müzemmil 4"Fakat o, şanlı bir Kur'an'dır." Buruç 21"Söyle onlara "Onu Rabbinden hak olarak Rühu'l-Kudüs Cebrail, iman edenlere sebat vermek ve Müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi." Nahl 102"İşte o Kitap, bunda şüphe yok; korunacaklar için hidayetin ta kendisi." Bakara 2"Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak ALLAH bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da "İnandık, hepsi Rabbimizdendir." derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez." Ali İmran 7"İşte bu, Kur’an bütün insanlar için bir açıklama ve özellikle korunacak takva sahipleri için bir hidayet ve öğüttür." Ali İmran 138"Hala Kur'an'ı gerektiği gibi düşünmezler mi? Eğer o, ALLAH'tan başkası tarafından olsaydı, elbette içinde birçok ahenksizlikler bulacaklardı." Nisa 82"Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan kitab Kur'an'ı indirdik ki insanlar arasında ALLAH'ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin…" Nisa 105"Peygambere indirileni Kur’an’ı dinledikleri zaman onun hak olduğuna aşinalıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup boşandığını görürsün. Onlar "Ey bizim Rabbimiz, inandık iman getirdik, şimdi Sen bizi şahitlik yapanlarla beraber yaz!" Maide 83"İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyiz bereketi dünyayı tutacak; bu tasdik etmedikçe önceki kitaplar muteber olmayacak. Bir de Mekke ve çevresindekileri uyarsın diye indirmişizdir. Ahirete inananlar, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını devamlı kılarlar." Enam 92"Bu ise indirdiğimiz tam, çok mübarek bir kitaptır. Bundan böyle buna uyun ve korunun ki, rahmetimize eresiniz." Enam 155"Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan ALLAH tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır." Hud 1"Yoksa "Onu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki "Öyle ise, haydi onun gibi uydurma on sure getirin ve ALLAH'tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer doğru söylüyorsanız bunu yapın." Hud 13"Eğer bunun üzerine size cevap veremedilerse, artık bilin ki, o ancak ALLAH'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl artık teslim ediyor, İSLAM'ı kabul ediyorsunuz değil mi?" Hud 14"Hamd o ALLAH'a mahsustur ki, kuluna Kitab indirdi, içinde hiçbir yamukluk yapmadan, dosdoğru; tarafından şiddetli bir azap ile korkutmak ve yararlı yararlı işler yapan müminlere şunu müjdelemek için." Kehf 1, 2"Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?" Enbiya 10"Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi, alemlerin Rabbi tarafındandır." Secde 2"Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır" Sad 29"Muhakkak o Kur’an, şerefli bir elçinin getirdiği sözdür" Tekvir 19"Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta Levh-i Mahfuz'da mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur." Zühruf 4"…Çünkü o Kur'an bir öğüttür. Artık onu dileyen düşünsün!" Abese 11, 12"Muhakkak bu bir öğüttür ve dileyen herkes ondan ders ibret alabilir." Müddesir 54, 55* Yer verilen Ayet-i Kerimelerde Elmalılı Hamdi Yazır'ın mealinden yararlanılmıştır.
ey insanlar diye başlayan ayetler arapça