Vay Tiền Trả Góp Theo Tháng Chỉ Cần Cmnd Hỗ Trợ Nợ Xấu. Elektrik tasarrufu nasıl yapılır maddeler halinde 10 Şubat 2022 Yazarı 0 Elektrik tasarrufu nasıl yapılır maddeler halinde Elektrik tasarrufu nasıl yapılır maddeler halinde aşağıda sıralanmıştır. Elektrik tasarrufu sağlamak için ne gibi önlemler alınabilir? Evde elektrik tasarrufu nasıl yapılır? Kullanmadığınız lambaları mutlaka kapatın. Enerji verimliliği sağlayan elektronik aletler ve aydınlatma sistemleri kullanın. İhtiyacınız dışındaki elektrikli cihazların fişlerini…
Merhabalar..Malzemeler 250 Gram kıyma 3 Yemek kaşığı sıvı yağ zeytinyağı kullandım 1 Adet soğan 3-4 Diş sarımsak 1 Adet büyük boy domates Karabiber, Kimyon, Pul Biber, Kekik Tuz 6 Adet Lazanya Yaprağı haşlamaya gerek olmayan 1-1,5 Su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri Başemel Sos Malzemeleri 2 Yemek kaşığı un 2 Yemek kaşığı tereyağı 2 Su bardağı süt Tuz Hazırlanışı .Hem pratik bir yemek, hem de şık bir sunum, mutlaka deneyin derim Ben 2 kişilik hazırladım ve baton kek kalıbında pişirdim. Siz daha fazla hazırlamak isterseniz ölçüleri aynı oranda arttırabilirsiniz. Geniş bir tavaya yağımızı koyup ısıtalım, minik doğranmış soğanları ve sarımsakları kavuralım Rengi hafif değişince üzerine kıymayı koyup kavurmaya devam edelim Kıymayı tadalım eğer ki piştiyse, üzerine rendelenmiş domatesi döküp karıştıralım. Baharatlarını ve tuzunu da ekleyip, domatesin çiğ tadı gidene kadar pişirelim ve altını kapatalım Bu arada beşamel sosumuzu da hazırlayalım Yağı tencereye koyup, unumuzu kavuralım, rengi hafif değişince sütü döküp, tuzunu atalım ve altını kısarak, hızlı hızlı karıştıralım ki topaklanmasın. Hafif yoğunlaşınca altını kapatabiliriz, iyice katılaşmasını beklersek soğuduğunda çok katı olacaktır. Sosu; kalıbımızın altını ince bir şekilde kapatacak kadar döküyoruz. Üzerine lazanya yaprağını tek kat koyalım, üstüste gelmemesine dikkat edelim. Ben baton kek kalıbında; bir katı 1,5 yaprak ile kapatabildim. Önemli olan boşluk kalmadan ve üst üste koymadan kalıbı kapatabilmek. Üzerine her noktasına değecek şekilde beşamel sos sürüyoruz. Üzerine az miktarda rendelenmiş kaşar peyniri koyuyoruz. Kıymalı harcı 3’e bölelim ve ilk kısmını bu kata, her yerine eşit olarak dökelim. Sonra üzerine yeniden lazanya yaprağı, beşamel sos, kaşar peyniri ve kıymalı iç koyalım. Aynısını tekrarlayarak 3 kat kıymalı harç olacak şekilde koyalım. En üste lazanya yaprağı koyalım. Beşamel sosun kalanını üzerine döküp 200 derecede önceden ısıtılmış fırında üstü pembeleşene kadar pişirelim. Fırından çıkarıp, kalan kaşar peyniri rendesini de koyup yeniden pişirelim. Ne zaman ki kaşarlar kızardı, o zaman yemeğimiz pişti demektir. 10 dakika dışarıda dinlendirip, servis tabağımıza alalım. Soğutmadan yiyelim ki yağları olsun sjsjsj..
Anasayfa / Dini Bilgiler / İslami Sorular – Hasta ve Yaşlılar Nasıl Namaz Kılar? Hasta ve Yaşlılar Nasıl Namaz Kılar? Yüce dinimiz İslam’da her detay en küçük ayrıntısana kadar düşünülmüştür. Bu nedenle belli ibadetlerde hasta ve yaşlılara kolaylıklarda sunulmuştur. Dinimizde, hastalar ve yaşlılar içinde belli kolaylıklar vardır. Tabi bu kolaylıklar belli şartlara bağlıdır. Tüm şartları incelememiz mümkün olamadığından belli başlı şartları açıklamaya çalışacağız. -“Hasta,namazını ayakta kılamazsa,oturarak,buna da gücü yetmezse sırtüstü yatarak ima ile kılar” -“Ayaklarını bükemeyen, kıbleye karşı uzatarak kılar, fakat bükebilen, ayaklarını altına toplar. Kolayına geldiği gibi bağdaş kurarak veyâ dizlerini dikip kollarını kavuşturarak yahut başka türlü yere oturur. Mazeretsiz kıbleye doğru ayak uzatmak mekruh olur. Bükemeyen için mekruh olmaz.” “Ayakta duramayan veya zarar gören, başı dönen kimse, farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rüku için eğilir, secde için, başını yere koyar. Duvara, direğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta tekbir alması ve o kadarcık ayakta okuması farzdır. Dayanarak oturmak mümkün iken, yatarak ima caiz olmaz. “ “Farz kılarken özürsüz, duvara, direğe dayanmak mekruhtur. Bir özür olursa mekruh olmaz. “ “Hamile veya hasta, sağ ve soluna sehpa gibi bir şey koyup onlara dayanarak ayağa kalkabilirse öyle kılması gerekir. Bu da mümkündür.” -“Eğer hasta iyi olana kadar hareket etmeden durması gerekiyor ve ayakta dimdik durabiliyorsa; ayakta veya oturarak ima ile namazını eda edebilir.” -“Hem ayakta hem de oturarak namaz kılamayan hasta; Bir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de, yerde oturamayan hasta, sırt üstü yatarak kılar. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rükû ve secdeleri, başı ile îmâ eder. Baş ile de îmâ edemeyen hasta, namazını kazaya bırakır.” -“Alnı veya burnu yara olup veya her hangi bir nedenden ötürü secde edemeyecek durumda olan hasta; Oturup ima ile namazını kılar. Rüku için biraz eğilir, secde için, rükuda eğildiğinden daha çok eğilir. -“Eğer bir namaz vaktinden fazla sürecek ölçüde sürekli kanaması veya akıntısı varsa, bu kendisini özür sahibi kılar. Bu durumda tampon koyma, pansuman yapma gibi araçlarla mümkün mertebe o bölgenin temizliği yapılır. Kesilmeyen kanama veya akıntı sürdüğü halde namazını kılar. Çünkü özür sahibidir.” -“Özürlü kimsenin akıntıdan dolayı elbisesi kirlendiğinde, eğer namazını bitirmeden yeniden akıntı olacağına inanıyorsa elbisesini değiştirmesine gerek yoktur. Fakat namazını bitirene kadar artık başka akıntı olmayacağından emin olursa, elbisesini yıkar veya değiştirir.” -“Ayakta namaz kılamıyorsa, oturarak kılar. Oturarak kılamıyorsa, nasıl kolayına geliyorsa öyle kılar. Seccade üzerinde kılamıyorsa, yattığı yerde kılar. Bu durumda gösterebildiği namaz hareketlerini gösterir. Eğer hiçbir namaz hareketi gösteremiyorsa, namazını ima ile kılar.” Namaz kılabilmesi için kıbleye dönmesine ve yattığı yerin namaz kılmasına uygun hâle getirilmesine yardımcı olunur. -“Oturarak namaz kılan kimse rükû ve secde yapabiliyorsa yapar; yapamıyorsa îmâ ile yapar. Bu durumda secde için yaptığı îmâ, rükû için yaptığı îmâya göre biraz daha eğimli olur ki bu vaciptir. Ayakta durabildiği halde oturmaya ve rükû ve secde yapmaya muktedir olmayan kimse ise, rükû ve secde için, ayakta iken îmâ eder. Bu durumda yine secde için, rükû için eğildiğinden biraz fazlaca eğilir.” -“Ayakta durmaya da, oturmaya da muktedir olmayan kimseler namazlarını mümkünse ayakları kıbleye gelecek şekilde arkası üzerine yatarak kılarlar. Bu durumda yine mümkünse başları altına bir yastık koyarak başlarını hafifçe kaldırırlar ve böylece kıbleye dönmeleri sağlanmış olur. Rükû ve secdeleri ise îmâ ile yaparlar. Bunlar mümkün değilse, imkânları ölçüsünde önce sağ yanı üzerine döner; bu da mümkün değilse dilediği gibi îmâ ile kılar.” -“Yatarak îmâ ile de namaz kılmaya güç yetiremeyen ve bu şekilde beş vakitten fazla hastalığı devam eden kimseler için artık, muktedir olana kadar, Hanefî Mezhebine göre namazın farziyeti düşer.” Yaşlı ve Hastalar Nasıl Abdest Alır? -“Eğer yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle abdest alma imkânı hiç yoksa temiz bir taş veya mermer parçası üzerinde teyemmüm yaptırılır. -“Abdest almada sıkıntı çekiyorsa, bulunduğu yerde veya yattığı yerde abdest alması için yardımcı olunabilir. Bu sevaptır. Meselâ sıcak su hazırlanabilir. Yıkayamadığı abdest azaları İlginizi Çekebilir
Turistler ülkemizin zenginliklerine aşık olan, gelip görmeye gezmeye gelen yabancı vatandaşlardır. Ülkemiz yeraltı ve yerüstü zenginleri bakımından oldukça ilgi görmektedir. Her yıl kültürel, tatil, gezi, araştırma turistleri gelmekte. Ekonomimize yaptığı önemli destekler sayesinde hayatımız baştan sonra değişiklik göstermekte. Her yıl bir önceki yıla göre turist oranımız artmakta. Gelen turistler ülkemizin ekonomimize destek sağladığından dolayı yardımcı olmamız gerekiyor. Türk milletinin içinde olan hoşgörü ve misafirperverliği en güzel şekilde göstermeliyiz. Başımızın üstünde yeri olan insanlara yardımcı olmalıyız. İhtiyaçları konusunda elimizden geleni yapmalıyız. Turistleri kandırmak isteyen kişilere de mani olmalıyız. Ülkemizde kandırıldıklarını hissettiklerinde bir daha ülkemize gelmezler. Zaman içerisinde ise gelirimiz düşeceğinden dolayı sıkıntılı zamanlar bizi bekleyebilir. Tatil beldelerimizde turistlere bacımız, kardeşimiz gibi görmeliyiz. Sarkıntılık yapanlara müsaade etmemeli gerektiğinde polise bildirmeliyiz. Bayan turistlerin en çok yaşadığı tacizlere karşı millet olarak ayakta durmalıyız. Sahip çıkmazsak eğer bize sahip çıkacak kimse olmaz. Türk milletini farklı lanse eden insanlara müsaade etmemeliyiz. Türk halkı olarak bizi yanlış tanımalarını istemeyiz. Her türlü yanlış davranıştan kaçınmalıyız. Gerekirse kendi haklarımızdan feragat ederek onlar için çaba göstermeliyiz. Başa dön tuşu
Yaşlılık nedir? İnsanda yaşlanma ne zaman başlar? İnsanda, biyolojik, ruhsal, bilişsel ve sosyal yapılarda, birikimli ve kompleks olaylar sonucu meydana gelen gerilemelerle yaşlanma ortaya çıkar. Yaşlılık, göreceli bir kavramdır. İlk insanların yaş ortalaması, yapılan bilimsel araştırma ve incelemelerde 18-20 yıl olarak hesaplanmıştır. Öyle ki; insanın yeryüzünde ortaya çıkışından, 20. yüzyılın başına kadar insanın ortalama ömür uzunluğu 30-40 yılı geçmemiştir. Bilhassa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada teknik, teknolojik ve ekonomik gelişmeler sonucu insanın yaşam standartlarının yükselmesi sonucu toplumların yaş ortalaması yükselmeye başladı. Günümüzde az gelişmiş ülkelerde yaş ortalaması 45 yıl civarında, ülkemizde 72-73 yıl, gelişmiş ülkelerde 75-80 yıl, Japonya’da ise 82-83 yıla ulaşmıştır. 1990 yılına kadar 60 ve üstü yaşında olanlara “yaşlı” denirken, günümüzde 65 ve üstü yaşta olanlara yaşlı denilmektedir. Deneyimli kişiler. Bugünlerde bazı gelişmiş ülkelerde 70 yaş ve üstü olanların yaşlı olarak kabul edilmesi önerilmektedir. Yaşlanmayı inceleyen bilim dalı hangisidir? Bu bilim dalının amacı nedir? Yaşlanmayı inceleyen bilim dalına “gerontoloji”, yaşlı hastaları ve hastalıklarını inceleyen tıp bilim dalına ise “geriatri” denir. Yaşlıları inceleyen gerontolojinin amaçlarından biri ortalama ömür uzunluğunu, insanın maksimum ömür potansiyeli olan 120 yıla ulaştırmaktır. Gerontolojinin amacı sadece ortalama ömür uzunluğunu arttırmak değildir. Yaşlının bu yaşam yıllarını daha sağlıklı, rahat, mutlu ve dinç bir şekilde geçirmesini sağlamaktır. Yatalak, acı çekerek, dinçliği kalmamış, sağlıksız bir şekilde ileri yaşlara kadar yaşamak; yaşamak değil işkencedir, trajedidir. Yaşlı için sağlıksız, mutsuz bir yaşam, yaşlı için olduğu kadar, yaşlının ailesi ve toplum için de ekonomik bir yük ve sıkıntılı bir yaşam sürecidir. Esasen sağlıklı ve mutlu olarak ileri yaşlara kadar gelmiş yaşlının, ailesi ve topluma pek çok faydaları olacaktır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ömür uzuyor mu? Bu konuyu açabilir misiniz? Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomik, teknolojik, yaşam koşulları ve eğitim düzeyinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak hem 65 yaş ve üstü bireylerin toplum içindeki oranı hem de 65 yaş ve üstü bireylerde ortalama ömür uzunluğu giderek artmaktadır. Yaşlılığın özellikleri nelerdir? Toplumumuzun yaşlılara bakış açısı nasıldır? Birey, yaşlanmasıyla yaşlıya özgü birtakım özellikler kazanır. Bunları maddeler halinde sıralarsak 1 Kas gücünde, tendon ve eklem bağlarında zayıflama, eklem kıkırdaklarında azalma, bunlara bağlı olarak boyda küçülme, sırtta kamburlaşma, dik duruşu sağlayamama postür ile yürümede ve dengede durmada azalma. 2 Alt deri dermis ve derialtı cutis yağ tabakasında azalmaya bağlı olarak alt deride kırışıklıklar, deri yüzeyinde lekeler görülmeye başlar. Deri canlılığını kaybederek matlaşma kendini gösterir. 3 Yaşlı, gençlik ve erişkinlik dönemlerinde kazanmış olduğu özelliklere aynen sahip değildir. Yaşlının biyolojik, ruhsal, bilişsel mental ve sosyal yapılarında değişmeler ortaya çıkar. 4 Yaşlanmayla kişinin duygusal ve entelektüel olgunluğunda değişmeler başlar. Yaşlı daha alıngan, duygusal, sinirli, hırçın olur ve olaylardan daha fazla etkilenmeye başlar. Ancak her yaşlının benzer olaylara gösterdiği tepkiler farklıdır. 5 Çocukluk ve gençliğinde aldığı eğitim ve terbiye ile örtülen karakterlerin hatalı yönleri ileride ortaya çıkar. Her yaşlının kişiliğinde ve olaylara bakış açısında büyük farklılıklar gözlenir. 6 Yaşlanmayla birlikte hücre, doku, organ ve organ sistemlerinde ortaya çıkan bozulma ve yıpranma derecesine bağlı olarak, vücudun dengesini korumak da o derece güçlenir. 7 Yaşlı vücudunda görülen bozulma ve gerilemelere bağlı olarak, çevresel değişmelerden daha fazla etkilenirler. Yaşlılar, gençlere göre, özellikle kışın 2-3 derece daha fazla olan ortamlarda üşümeden yaşayabilirler. 8 Yaşlılarda yaraların iyileşme süreleri, kırılan kemiklerin iyileşme ve hastalıktan kurtulmaları daha uzun sürer. 9 Yaşlılarda gözlenen bozulmalara bağlı olarak, metabolizma sonucu açığa çıkan artık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması, fazla sıcağa, soğuğa, neme, rüzgâra karşı hassasiyet gösterirler ve daha fazla hastalanırlar. 10 Yaşlının genetik yapısına ve çevresel etmenlerin derecesine ve yaşın ilerlemesine göre bağışıklık immun sisteminde zayıflıklar giderek arttığında hastalanma riskleri de artar. 11 Yaşlanmayla, zayıflayan bağışıklık sistemi ve aşırı stres altında kalan yaşlıda, vücutta metabolizma aktivitelerinden sorumlu aktif parankim dokusunda zayıflama görülürken, ara bağ dokularında ve yağ dokularında artış gözlenir. Ancak daha ileri yaşlarda bütün doku ve organ sistemlerinde tekrar ayrılma görülür. 12 Çocukluk ve gençlik çağında vücutta yapım hızı özümleme daha fazladır. Daha sonraları ise yapım hızı giderek azalırken yıkım hızı yadımlama artar. Ellili yaşlardan itibaren yıkım hızı daha fazla artar. Bunun sonucu yaşlılık belirtileri de artarak devam eder. Fakat gerileme, yaşlının sağlık ve dinçlik durumuna göre farklılık gösterir. 13 Bilişsel mental yapıda gerilemeler nedeniyle yaşlıda, anlama, öğrenme, hatırlama, hatırda tutmada giderek artan oranda zayıflıklar kendini gösterir. 14 Yaş ilerledikçe vücuttaki organ ve organ sistemleri arasında uyum sağlamada zorluklar artarak devam eder. 15 Yapılarda yıpranma ve bozulma derecesi oranında vücut iç dengesini homeostazis sağlamak güçleşir. Kanın pH asit bazlık derecesi, şeker ve protein miktarı, kan ve vücuttaki mineral miktarını belirli fizyolojik sınırlar içinde tutmak güçleştiğinden vücuttaki harabiyet ve bozulmalar giderek artar. 16 Cinsel güç ve karşı cinse karşı ilgi de azalarak devam eder. 17 Yaşlılarda tüm bu bozulma, harabiyet ve gerilemeler sinsi, tedrici ve birikimli olarak devam eder. Ancak yaşlanmayla birlikte artan bu bozulma, harabiyet ve gerilemelere karşın, bu sürece gelinceye kadar geçen zamanda kazanılan yetenek ve deneyimlerin hiçbir şeyle kıyaslanamayacak değerde olduğunu unutmayalım. “Ayrıca, doğmak, büyümek, nasıl doğada bir kural ise yaşlanmak da bir kuraldır. Esasen yaşamak, yaşlanmaktır ve her yaş yaşanmaya değerdir.” sözlerini her zaman hatırlayalım. Yaşlanmayı geciktirmek neden çok önemlidir? İnsanın ana rahminden itibaren büyüyüp gelişebilmesi, bedensel, ruhsal, bilişsel ve sosyal yapılarının gelişmesi, koordineli çalışması, sağlıklı ve dinç kalabilmesine bağlıdır. Sağlıklı ve dinç kalabilen insanın yaşama ve hayata bakış açısı olumlu olacağından mutlu olur ve uzun bir yaşam sürebilir. Diğer bir deyişle başarılı ve verimli olduğu gibi mutluluğuna mutluluk katar. Önemli olan, bir asırdan fazla sağlıksız, yatalak, acılar içinde yaşamak değildir. Çünkü bu, deyim yerinde ise işkencedir, trajedidir. Önemli olan, sağlıklı, mutlu ve uzun bir ömür yaşamaktır. Sağlıklı yaşamın ve yaşlanmanın hayata katkısı nedir? Sürekli hasta olan insanın motivasyonu da bozuk olacağından, kendini işine veremez, dikkatsiz olur. Bu nedenle başarılı ve verimli çalışamaz hatta kaza yapma riski çok artar. Sağlıksız ve başarısız olan kişi ailesi, yakınları ve iş arkadaşlarıyla olumlu ilişkiler kuramadığı için mutsuz olur. Bu da kişinin strese girerek, bedensel, ruhsal, bilişsel ve sosyal yapılarında bozulmalara neden olarak, hastalanmasına ve daha hızlı yaşlanmasına neden olur. Yaşlanmayı doğrudan etkileyen temel faktörler nelerdir? Bu faktörler aynı şekilde her türlü karakter ve özelliğin ortaya çıkışından sorumludur. Bunlar; 1 Kalıtsal Etmenler Her hücrenin yapısında bulunan genler, kalıtsal özelliklerin ortaya çıkışından doğrudan sorumludurlar. Genlerin büyük bir kısmı hücre çekirdeği içinde bulunan kromozomlarda yer alırlar. Bu kromozomun içinde bulunan bazı genler canlıların ve dolayısıyla insanın ömür uzunluğunun belirlenmesinden sorumludur. Birçok çevresel faktör, genlerin ve kromozomların yapısını etkileyerek mutasyona kromozom ve genlerde değişme neden olarak insanda bugüne kadar tespit edilen 3500’ün üzerinde kalıtsal hastalıkların meydana gelmesine neden olur. Genlerin ve kromozomların değişmesine neden olan dış etmenler üç tanedir. Bunlar A Yüksek Enerjili Işınlar Morötesi Işınlar a Ultraviyole Işınları b X Işınları c Gama Işınları B Aşırı Sıcaklık ve Işık C Mutasyona Neden Olan Bazı Kimyasal Maddeler Kolşisin, Uranyum, Kobalt vs. 2 Çevresel Etmenler İnsanın yaşadığı ortamda habitat bulunan canlı ve cansız varlıklar, çevresini oluşturur. Bunlar; iklim sıcak, soğuk, nem, yağış, rüzgâr gibi…, rakım, yerin yapısı ve şekli, beslenme, eğitim düzeyi, alışkanlıklar, çevre temizliği, sosyal yapı, bitki örtüsü gibi etmenlerdir. Çevre, kalıtımdan sorumlu genlerin ve kromozomların normal, az, çok ve hiç çalışmamasına neden olduğundan sağlıklı, mutlu ve uzun ömürlü bir yaşam için çok önemlidir. Bu nedenle yaşadığımız çevrenin ve doğanın korunması amacıyla çok titiz davranmalıyız. Çünkü sağlıklı yaşam için uygun çevre olmadan sağlıklı kalarak mutlu yaşam mümkün değildir. 2000’in üzerinde bulunan çevresel hastalıkların kolera, verem, covid-19 gibi mikrobik hastalıklar tamamının olumsuz çevre koşullarından meydana geldiğini hiçbir zaman unutmayalım. Mutluluk nedir? Sağlıklı, kaliteli ve uzun yaşama katkısı nedir? Açıklaması güç olan göreceli kavramlardan biridir. Mutluluk; yaşam isteğidir, huzurdur, rahatlıktır, sevinçtir, amaca ulaşmaktır, doyumdur. Mutluluk göreceli bir kavram olduğu için “Mutlu kişi kimdir?” sorusuna verilecek cevap kişiden kişiye farklılık gösterir. Bireyin yaşam amacının, bulunduğu toplumun yetişme koşullarının, yaşadığı çevrenin ve bunlarla ilişkisinin bireyin mutlu olmasında payı büyüktür. Bu nedenle mutluluğa; öz gerçekleştirme, beklentilerine ulaşabilme yani bulunduğu durumdan memnun olma, yaşantısından haz duyma, duygularına ulaşma, yaşama sevinci diyebiliriz. Bir kişiyi mutlu eden bir olay, bir diğerini mutsuz edebilir. Örneğin, biri saatlerce güneşte, rüzgârda ayakta durarak nehir kenarında oltayla balık avlamaktan mutlu olurken, başka biri bunun çok sıkıcı bir durum olduğunu düşünebilir. Bir müziğin güfte ve bestesi ne kadar güzel olursa olsun, kimi bunu dinlediğinde hoşlanıp mutlu olabilirken, kimi de dinlemekten sıkılabilir. Kimisi ticaret ile uğraşıp çok para kazanarak mutlu olmaya çalışırken, kimi de güzel bir öykü, şiir veya roman yazarak mutlu olabilir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz Paylaşılan şey güzeldir. Paylaşıldıkça mutluluk çoğalır. Paylaşmanın ve yardımlaşmanın olduğu yerde mutluluk vardır. Mutluluk, insanın kendisinin dışında aranmamalıdır. Mutluluk, insanın kendi çevresinde, kendisinde aranmalıdır. Güzel bir manzara karşısında durmak, çocuklarını, torunlarını, insanların gülüşünü, konuşmasını seyretmek, dinlemek mutlu olmaya yetebilir. Mutluluğu uzaklarda aramaya gerek yoktur. Mutluluk her an yanımızdadır. Bizim işaretimizi bekler. Yeter ki onu isteyelim. Mutluluk bitmek tükenmek bilmeyen bir okyanustur. Dilediğimiz kadar mutluluğa ulaşabilir, istediğimiz kadar mutlu olabiliriz. Mutluluk istememize, yaşamamıza, hissetmemize bağlıdır ve her an yanımızdadır. Mutluluğun değerini tayin etmek, kişiye bağlıdır. Mutluluk çok değerlidir ve ona sahip olmak çok kolaydır. Doğanın, çevremizin ve çevremizdekilerin güzelliklerini, hoşluklarını, değerini görebilecek, hissedebilecek bilgi, deneyim ve mantık yeteneğinin olması gereklidir. Bunların hepsine yaşlı deneyimli bireyler sahiptir. Yeter ki yaşlı, mutlu olmak için ilk adımını atsın, ilk girişimini yapsın. Gerisi, deyim yerindeyse çorap söküğü gibi gelecektir. Yılların yaşlıya kazandırdığı bilgi ve deneyimlerle gerçeği, iyiyi, güzeli, dostluğu bulma yolunda atacağı her adım, onu mutluluğa götürecektir. İnsanı insan yapan değerlerden belki de en önemlisi ruhsal yapısıdır. İnsanın ruhsal yapısının sağlıklı ve güçlü olmasında en önemli faktör, yaşadığı çevrenin koşulları ve çevresindeki kişilerdir. Çevresi olumlu ve çevresindeki kişilerle uyumlu olabilen kişinin morali ve motivasyonu yüksek olacağından, yaşamından memnun ve mutlu olur. Bu da sağlıklı kalmasında ve kaliteli yaşamasında en büyük katkı ve değeri sağlar. Sağlıklı olan birey; kendisine, ailesine, çevresine ve ülkesine çok yararlı olabilir.
yaşlılara nasıl davranmalıyız maddeler halinde