FazılHüsnü Dağlarca Edebiyatımızın önemli şairlerinden olan Fazıl Hüsnü Dağlarca , 1914 yılında İstanbul’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Akademisini bitirdi. 15 yıllık askerlik hayatının ardından, önyüzbaşı rütbesi ile görevden kendi isteğiyle ayrıldı. SultanHamit ağır hasta Canı kayısı istemiş Kar yağıyor İstanbul `a Beşiktaş`ta çerkez Ahmet-Yörenin ünlü bakkalı-Gidiyor yurdu kırım`a Bulup geliyor kayısı`yı Veriyor Çerkez Ahmet`e Bacısı Melek Filsan`ı Yaverlerden ihsan paşa O sırada İstanbul`a Kim gelirse kafkasya`dan Çerkez diye anılıyor Çerkez Ali`ye Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca Okunma: 1359 Bu şiir tam bir aşk şiiri diyorsan tıkla! Hangi mahallede imam yok, Ben orada öleceğim. Ağır Hasta Şiiri. Akdeniz Acılıydı Xı Şiiri. Akdeniz Acılıydı Xıx Şiiri. Allaha Ve Bize Dair Şiiri. Boyalar Şiiri. Bu Eller Miydi Şiiri. FazılHüsnü DAĞLARCA DAVET. Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem? Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? Yüce dağ başında siyah tül vardır. AğırHasta şiiri bu sayfadadır. Fazıl Hüsnü Dağlarca - Ağır Hasta şiiri. Sitemizde anlamlı şiirler ve anlamlı güzel sözler vardır. Vay Tiền Trả Góp Theo Tháng Chỉ Cần Cmnd Hỗ Trợ Nợ Xấu. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Ağır Hasta Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam, ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgarlar içinde Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Ölü Hangi mahallede imam yok, Ben orada öleceğim. Kimse görmesin ne kadar güzel, Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim. Ölüler namına, azade ve temiz, Meçhul denizlerde balık; Müslüman değil miyim, haşa, Fakat istemiyorum, kalabalık. Beyaz kefenler giydirmesinler, Sızlamasın karanlığım havada. Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım, Ki bütün azalarım hülyada. Hiçbir dua yerine getiremez, Benim kainatlardan uzaklığımı. Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar, Çılgınca seviyorum sıcaklığımı... Fazıl Hüsnü Dağlarca-Af Akşamı Af buyruğuyla açılmıştı hapishane kapısı Taşıyordu koca burunlar tıraşlı enseler kara çeneler Dizleri eğri omuzları çarpılmış sırtlar çıkık dökülüyordu Vakitlere kapanmış büyük karanlıklardan Taşıyordu vay dökülüyordu vay Yırtık pis bitli çirkin Sokağı dolduruyordu terli can uğultusu Geçiriyordu avucunu şaşkınlıkla saçından saçından 9 yıl yatmış Kolunda anası kucağında yavrusu Doldurmuştu kapının önünü kalabalık Kimi ta dağ köylerinden koşmuş Kimi ta denizlerden Bir özlem sarmış bağrı ölümden yüce Sevgiyle arıyorlar parçalarını Heybelerinde ekmek destilerinde su Bir türlü inanamıyordu sokaklara sokaklara 20 yıl yatmış Gönüllere sığmaz olmuş kavuşmak duygusu Öyle sarılır ki geçmişe Erir göğsü göğsünde tutuklunun Pişmanlık kavaklar tarlalar davarlar için Pişmanlık gemilere düğünlere ırmaklara Pişmanlık beşiklerden kağnılardan sessiz Yerce gökçe değil insan dolusu Çılgınca kucaklıyordu hepimizi hepimizi 5 buçuk yıl yatmış Taşar içerde kalanların sorusu Çubuk demirler arkasından maviliğe Hem esenliğe ermiş hem yaşlı yelcek Bir yurt türküsü yeniler karanlığı Zaman yeğnik değildir yeğniktir Dön de gör ananı belleyecek Boş koğuşlar kurmuş pusu Sönük gözü aydınlıkla büyüyordu büyüyordu 8 yıl yatmış Çıkınlarda gecenin binlerce gecenin uyunmamış uykusu Bir yorgunluk çökünce yürünmüş yeryüzünden Kalabalıkta dağılır birer ikişer özgür Doğuya batıya kuzeye güneye özgür Yüreklerinde bir çığ Yaşamak sevinci vay Yaşamak korkusu İnmeli yani sıçrıyordu havaya havaya 17 yıl yatmış Fazıl Hüsnü Dağlarca-Hey Gökler Hey Göklere Duman Durmuş Dağlar Hey Değirmenin Üstü Her Gün Yel Olmaz Dinle Ağa, Dinle Paşa, Dinle Bey Sen Söylersin O Susar Mı Bel Olmaz Kızılırmak Akar Suyun İçerler Aç Karnına Yurttan Yurda Göçerler Tarifeylen Köprüsünü Geçerler Öldüler Mi Kaldılar Mı Bel Olmaz Ummam Artık Olanlar Böyle Olsun Yeni Çağda Mızrak Çuvala Girsin Vergi Dersin, Ümük Dersin, Can Dersin Verdiler Mi Aldılar Mı Bel Olmaz Fazıl Hüsnü Dağlarca-Dışardaki Ağaçlar Fazıl Hüsnü Dağlarca-Yalnızlığım Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım, Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir. Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir, Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa, Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi, Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa. Bir camın arkasında açılıyor güllerim, Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı. İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı; Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde Belki bu mısralarım esecek gönüllerde Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Hasret Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri, Ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye Okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri, Senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır diye Fazıl Hüsnü Dağlarca-Seni Sevmek Kişi seni severse Soyunur aya karşı Sever Ölüşüne dek Fazıl Hüsnü Dağlarca-Seni... Seni Öyle uzun seviyorum ki seni Ya yaradılışta doğmuşum Ya ölümsüzün biriyim ben.. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Çanakkalede Ölüm Sen ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin. Sen ölüm, Birinin adı silinir de, Adın geçer ancak. Sen ölüm, Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da Tutarsın, görürsün oralarda ancak. Sen ölüm, Ülkelerde kötüsün ya Ülkelerarasıi daha çirkinsin. Sen ölüm, Sayrılıklardan sonra gelirsin peki, Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir? Fazıl Hüsnü Dağlarca-Dört Yapraklı Yonca Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Oynamamız bundandır. Kara toprakla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Bundandır sevmemiz kiraz ağaçlarını. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Kardeşliğimiz bundandır Mavi sularla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse Bundandır inanmamamız Kocaman bombalara. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Mavi Ağaç taşı anlamaz Gökyüzü MAVİ iken Ağaç susuzluğu anlamaz Gökyüzü MAVİ iken Ben seni Çok sevdiğimi anlarım Gökyüzü MAVİ iken Fazıl Hüsnü Dağlarca-Bu Eller miydi? Bu eller miydi masallar arasından Rüyalara uzattığım bu eller miydi. Arzu dolu, yaşamak dolu, Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan. Bilyaların aydınlık dünyacıkları Bu eller miydi hayatı o dünyaların. Altın bir oyun gibi eserdi Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı. Topraktan evler yapan bu eller miydi Ki şimdi değmekte toprak olan evlere. El işi vazifelerin önünde Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi. Kaybolmus o çizgilerden Falcının saadet dedikleri. O köylü çakısının kestiği yer Söğüt dallarından düdük yaparken... Bu eller miydi kesen mavi serçeyi Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık. Yorganın altına saklanarak Bu eller miydi sevmeyen geceyi. Ayrılmış sevgili oyuncaklardan Kırmış küçücük şişelerini. Ve her şeyden ve her şeyden sonra Bu eller miydi Allaha açılan ! Fazıl Hüsnü Dağlarca-Destan Önü İşte zamanın karanlığı, gece gibi, Geçer bir gölge komadan. İşte Tanrı nefesli sahiller, İşte Bizans kopmuş Romadan. Sakalları uzamış keşişler sırtında, Bahar halinde bir yük Sur örülmüs kıyılarda yokluğa taraf, Taşlarla, kiskançlıkla ağır ve büyük. Eski Istanbul, ruh kadar eski, İnsan daha fazla eskiyemez ki. Bir boşluk ki göller tadında uzun, Ya hiçe uzanmış vaktimiz, ya hepe. Yedi meçhul üstüne açılmış, Yedi tepe. Haliç, dünya öküzünün boynuzu, hiç kımıldamaz, Kımıldar bir kapalı su. Geçer, asırlar gövdesine, aydınlık, Uyumayanların uykusu. Eski İstanbul, hatıralardan eski, Göresin usul usul gez ki. Tarümar olmuş, Daradan, Sardanapaldan anlar. Gemilerle, kervanlarla dolmuş, çırılçıplak, Aşkı kaybedenler, bulanlar. Devir devir kapılarında durmuş, Nesilleri Asyanın, bu bakış ahu diye. Sormuş sıcak rüyasını, Peygamberin orduları, Hu, diye. Eski İstanbul, eski, Geçmiş günleri kimse söyletemez ki. Saz nameleri gelir, din uğruna çarmıha gerileceklerden, Belki çarmıhsınız, belki sazsınız. Ölümlerden hangisi gerçek, Anlıyamazsınız. Farkedilmez Doğu ve Batı. Hayaller dolusu cenaze, düşüncelerden. Ayaklarınızın, ayaklarınızın, Ayrılışı yerden. Eski İstanbul, yakın ve eski Öyle bir ses ki. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Söyle Sevda İçinde Türkümüzü Söyle sevda içinde türkümüzü, Aç bembeyaz bir yelken Neden herkes güzel olmaz, Yaşamak bu kadar güzelken? İnsan, dallarla, bulutlarla bir, Ayrı maviliklerden geçmiştir İnsan nasıl ölebilir, Yaşamak bu kadar güzelken? Fazıl Hüsnü Dağlarca-Nereye? Nereye sevdiğin benim , inandığım nereye , Rüyaların yarasalar gibi uçuştuğu geceler içinden. Dalgınlığımla hareketlerini seçemiyorum , Varlığının altın kafiyesini arıyorken ben . Hangi dünyaları dolaştıktı bilmiyorum , O nasıl bir adaydı , nasıl bir deniz . Gök , bir söğüt dalı gibi eğilmişti sulara doğru , Ve eğilmiştik o dal gibi hayata doğru ikimiz . Kim ellerini alnımda gezdirirken o ten , ses ile , Bana kalbin musikisini verecek , haberi olmadan. Geceyi avuçlarımda siyah bir gül gibi duyuyorum , Ve sen misin bilmiyorum bu gülü bırakan . Nereye , ey göz yaşlarımın sıcaklığı , Ki başka birisi yok beni duyan . Rüyalar nereye gidiyor , anlamıyorum ; Ve sen nereye gidiyorsun , hatıralardan . Fazıl Hüsnü Dağlarca-Deniz Feneri Uzanmış koca burun açık denize doğru, Lacivert ve gri gecenin değerinde. Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi, Deniz feneri parlar, Talihe aldırmadan kayalar üzerinde. Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde, Çöker uzak limanlardan bir sis. Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin, Bildirir, yanınca yanınca, Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz? Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında, Bırak anılar gitsin biraz daha geri. Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir, Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl, Hep bu benekte bu deniz feneri. Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara, Uçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış, Bir tek göz kadar kara ve mavi, Enginle boş, Kısmetsiz balıkçılara bakmış. Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik, Yüzünde bir fırtına tadı. Durursun yorgun, umutsuz, Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin, Bir şey, belki de yaşaman uzadı. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Çocuk Kuş Bir kuştu, Allı allı bir kuş. Her tüyüne bir çiçek bağladılar Uçmadı o. Bir kuştu, Mavili mavili bir kuş. Her tüyüne bir boncuk bağladılar Uçmadı o. Bir kuştu, Yeşilli yeşilli bir kuş. Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar Uçtu o. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Geri Verin Peki alınız sizin Daha istemiyorum Bu el bu ayak Bu duyu bu düşünce Sizin Daha istemiyorum Dallarda göklerde sularda Açılarım bir denklemle uykusuz Belki anlarlar beni Sevindirirler umdururlar ama Sizin Daha istemiyorum Ta çocukluğumdan beri Yanım sıra yürüyen Sevince acıkınca Konuşunca yazınca duyduğum şey Sizin Daha istemiyorum Gece koyu karanlıklar büyür Alır tasalarımı yollarda Alır güzelliğimi dağlardan Peki sizin bu doldurduğum boşluk Sizin daha istemiyorum Hepsi taş toprak orman deniz Işıksızlığını yaşadığım varlık Yokluğunda ağrıdığım ölüler Hepsi hepsi Sizin Daha istemiyorum Fazıl Hüsnü Dağlarca-Korku Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin Bu gecelerden ki kalbe aşina Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor. Korkuyorum değerken karanlığın hayatına. Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin; Bu adamlar ki çalışmakta Sabahın temiz şarkıları, Yükselmiş bayraklar uzakta. Korkuyorum anneciğim ellerin nerde Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel. garip ninnilerle uyut beni, Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Gönlümün İntihar Arzusu Yaprak kokularında akşamı duyuyorum Ki beni yokluk denen yere yaklaştıracak. Yaprak kokularında akşamı duyuyorum Ki alnımda sulardan şarkılardan bir şafak. Sükûn bir gemi olur, gece bir deniz şimdi Ki yelken gibi açmış yasını gençliğimin. Sükûn bir gemi olur, gece bir deniz şimdi Ki geçer dalgaları içimden serin serin. Rüzgâr istiyorum ben ruhumun güllerine Ki bir anda yaşasın iç içe rüyalarım. Rüzgâr istiyorum ben ruhumun güllerine Ki dökülsün, dağılsın, yok olsun hülyalarım. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Samsundan Ankaraya Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı, Üşürüm. İçimde silah sesleri, Sabaha kadar, tövbe tövbe, Gecelerle dövüşürüm. Kabzelerim vardı parıl parıl, Altın elmas. Getirmiştim ta Orta Asyadan, Ta batı Avrupa hayran olmuştu, Kalmış ağırlıklarınca avuçlarımda yas. Hepsi bir başka biçimdeydi, Ama kardeşti tüfekle yay. Onlarla yaşamam hızlanırdı, Duyulurdu suyun ekmeğin lezzeti daha hoş, Daha kolay. Çalmışlar kılıcımı, Vaktim bir ateşle kızıllaşır önce. Sonra tarihler tarihler döğer içimizdekileri, O kadar hafif, o kadar yalın, Kılınç olur düşünce. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Oyun Oynasak Biri yıldız olsa Biri ben olsam. Oynasak Gelse gecenin biri Çağırsak gündüzün birini Biri ben olsam. Oynasak Alsam yeni doğan çocuğun sesini Götürsem Yıldıızın birine. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Çocuksuz Geceler Bu gece beni terk ettin çocuğum Ki hala ellerimde bir şafak. Herkes ölürken son anda Bir gece hatırlayacak. Birikti serçeler saçaklara Davetler gibi uzaklardan. Ülkeler midir ki varılmaz Uykular içre kalan. Vaktin saadetiyle durmuş Kağıt gemilerim ve rüzgar. Seyretsin sonsuz hudutları, Harap kalelerinde krallar. Çocuğum tarlalar sarardı, Nur gibi olgun başak. Herkes ölürken son anda Bir çocuk hatırlayacak. Fazıl Hüsnü Dağlarca-Kızılırmak Kıyıları Kardaş, senin dediklerin yok, Halay çekilen toprak bu toprak değil. Çık hele Anadoluya, Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı, O kadar uzak değil. Çamı bitmiş, kavağı azalmış, Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil. Yedi ay kıştan sonra, Yeşeren senin yaşamındır, Yaprak değil. Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir, Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil. Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan, Mevsimler soğumus, sular azalmış, Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil. Parça parça yarılmış öküz ardında, Parmağı üç pare, tırnağı ak değil. Utanır elin ayağın, Korkarsın yakından görsen, Eli el değil, ayağı ayak değil. Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar, Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil. Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna, Uyandırmazsan, Uyanacak değil. Dertle, sefaletle yüklü, Siyah leşlerle kararmış, berrak değil. Çağlayan ne, Akan kim, Kızılırmak değil. Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum, Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil. Vakte şahadet edercesine yükselmiş, Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine, Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil. Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam, ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgarlar içinde Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış. Fazıl Hüsnü Dağlarca - Ağır Hasta Kendi Sesinden Sesli Şiir Dinle Ağır Hasta - Fazıl Hüsnü Dağlarca... Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgârlar içinde Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış. Fazıl Hüsnü Dağlarca Sesli Şiir Vakti Adım Sonbahar Attila İlhan Adımla Nasıl Berabersem Attila İlhan Adımı Unut Ahmet Selçuk İlkan Adın Bahardı Yılmaz Erdoğan Adın Batsın İbrahim Sadri Adın Senin Nurullah Genç Adına Özdemir Asaf Adına Yaktığım Türküler Necati Cumalı Adını Funda Oteli Koy Edip Cansever Ağır Hasta Fazıl Hüsnü Dağlarca Ağır Kan Kaybı Attila İlhan Ağır Yaralı Ahmet Selçuk İlkan Ağır Şiir Ümit Yaşar Oğuzcan Ağıt Enver Gökçe Ağıt Ülkü Tamer Ağıt Mevlana Celaleddin Rumi Ağıt Kemal Özer Ağıt !.. Ümit Yaşar Oğuzcan Ağıt .. Ahmet Erhan Ağıt.. Gülten Akın Ağıt... Arif Nihat Asya Ağıt..... Ahmet Muhip Dıranas Ağıtlama Gönül Duranoğlu Ağız-kaside Garcia Lorca Ağzımın Tadı Oktay Rıfat Horozcu Af Nevzat Çelik Af Akşamı Fazıl Hüsnü Dağlarca Aferin Virgül Sana Ülkü Tamer Affet Beni Ümit Yaşar Oğuzcan Afiş Aragon Aforizmalar Khalil Gibran Afrika Cemal Süreya Afyon Garındaki Cemal Süreya Ah Attila İlhan Ah İsmail Uyaroğlu Ah Bir Çocuk Kalsam Erhan Güleryüz Ah Bu Gönül Erhan Güleryüz Ah Len Ah Enver Gökçe Ah Nideyim Ömrüm Seni Yunus Emre Ah Ulan Rıza Yusuf Hayaloğlu Ah Şu Akdeniz Kentleri ! Özkan Mert Ah Şu Şairliğim Cemal Safi Ah! Neydi Benim Gençliğim Orhan Veli Kanık Ah, Ben Uykudayken Sen Başucuma Gel Victor Hugo Ahlat Ağacı Mehmet Başaran Ahmet Abi Ahmet Selçuk İlkan Ahret Ziya Osman Saba Ahu Gözlüm Cemal Safi Aile Boyu Sunay Akın Aile Durumu Behçet Necatigil Fazıl Hüsnü Dağlarca-Ağır Hasta Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam, ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgarlar içinde Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış.

ağır hasta fazıl hüsnü dağlarca